“...Siz yine de o yazarı, bestekârı; sizin duygularınızı dile getirdiği ve sizi paylaştığı için; sevmeye devam edin. Eserini, sizinle “aynı duyguları hissederek” yazdığını, yaptığını düşünmeye devam edin ve kalbinize çürüklük vermeyin. Mesela Atilla İlhan’ın O Mahur Beste çalarken ağlaştığı “Müjgan”ın “kirpik” değil de müzikten anlayan bir tatlı kız olduğunu sanma fantezinizden hiç vazgeçmeyin. Ya da mesela Nilüfer’in o ünlü Mavilim şarkısındaki ‘mavi’nin (bestecisi Kayahan’ın müzik setinde gözlerine takılan mavi ışıklar değil de), mavi gözlü güzel bir kadın olduğunu hayal etmeye devam edin... Mesela Melih Kibar’ın “...işte o an bir fırtına kopar... sallanan gemi misali...” şarkısının, gerçek bir deniz fırtınası anında değil de, sadece Çiğdem Talu için yapıldığını düşünün... Ve mesela Anna Karanina’yı Tolstoy’un değil de eşinin yazmış olduğunu hiç mi hiç aklınıza getirmeyin...”...
“...Dorian Gray aşk rollerinde sevdiği kızı, kız kendisine aşık olup da artık sahnede coşkusunu kaybettiği için artık sevmez ve ondan soğur. Bir süre sonra kız da onu unutur. Bu sayede belki kız, gerçek aşkın “gerçekte” değil “sahnede” yani gölgede olduğunu yeniden öğrenir. Aşk, oynanan “oyun”un rolünde gizli ve öylece güzeldir. Vuslat ise bu oyunun can düşmanıdır.”...
Kitapta yer alan öykülerin çoğu telefon ve elektriğin lüks sayıldığı, evlerde gaz ve idare lambalarının yakıldığı, günlük gazetelerin kara trenlerle 1-2 gün sonra geldiği, herkese "Aşkım" denilmediği, ancak bir dirhem etin bin ayıp örttüğüne inanıldığı ve diğer taraftan… ilkokul öğrencilerine kütüphane ve Yunan klasiklerinin tanıtılıp sevdirildiği, Cumhuriyet öğretmenlerinin bulunduğu 1950’lerin küçük bir Anadolu kentinde geçmektedir.
Öykülerin kahramanları, yazarın çocukluk ve gençlik yıllarının geçtiği Uşak’ta yaşamış gerçek kişilerdir.
Aradan çok yıllar geçmiş, ancak bu kahramanlar yazarın zihninde hep canlı kalmışlardır. ...
Çağdaş Türk Yazarları; 144 sayfa, 2. hamur ,
ISBN: 978-605-127-221-4
Etiket 8,00 TL, ciniusyayinlari.com'da 7,60 TL
(%5 indirim 0,40 TL)
...Ve hiçbiri gecenin o saatinde onun, yük trenleri arasında ne işinin olduğunu bilemediler. Bilinen: Çocukluğu trenci hayalleri içinde, trenlere baka baka, tutam tutam keçiboynuzu yemekle geçen, keçi gibi inatçı bu yalnız trencinin kaderini çizenin de yine bir tutam keçiboynuzu oluşuydu. Hem de emekliliğine 7 ay, 23 gün kala. O gece olup bitenleri gökyüzünden seyreden Ay ise, kendini suçladı: “Bulutlara bir girip bir çıkmasaydım belki de her şey farklı olacaktı,” dedi....
Bu kitapta okuyacağınız mizah hikayeleri yazarın, 1960’lı yıllarda, zamanın ünlü mizah dergisi olan PARDON dergisinde (Sara Sorel takma ismiyle) yazılıp yayınlanmış hikayelerinden seçilmiştir....
Hikayelerin altında hikayenin dergide yayınlanma tarih ve sayısı gösterilmiş, dergide yayınlanan zamanın karikatürlerine de yer verilmiştir.
O zamandan bu zamana hayatımıza televizyonlar, bilgisayarlar, görüntülü cep telefonları, internet ve daha neler neler girmiştir. Ancak... şekil ve türü değişse de, bu karmaşada mizah hep yerinde kalmıştır. Çünkü değişen, insanın kavuştuğu yeni teknikler ve yaşama kolaylıklarıdır. Yoksa gülüneceklere gülen insan hep aynı kalmıştır.
Bu kitabın yayınlanma amacı da bir yandan 50 yıl önce insanların nelere güldüğünü “hatırlatmak” ve diğer yandan mizahın, gülme özü değişmeyen insan için hep aynı kaldığını göstermektir.
Bu kitapta okuyacağınız mizah hikayeleri yazarın, 1960'lı yıllarda, zamanın ünlü mizah dergisi olan PARDON dergisinde (Sara Sorel takma ismiyle) yazılıp yayınlanmış hikayelerinden seçilmiştir...
Hikayelerin altında hikayenin dergide yayınlanma tarih ve sayısı gösterilmiş, dergide yayınlanan zamanın karikatürlerine de yer verilmiştir.
O zamandan bu zamana hayatımıza televizyonlar, bilgisayarlar, görüntülü cep telefonları, internet ve daha neler neler girmiştir. Ancak... şekil ve türü değişse de, bu karmaşada mizah hep yerinde kalmıştır. Çünkü değişen, insanın kavuştuğu yeni teknikler ve yaşama kolaylıklarıdır. Yoksa gülüneceklere gülen insan hep aynı kalmıştır.
Bu kitabın yayınlanma amacı da bir yandan 50 yıl önce insanların nelere güldüğünü "hatırlatmak" ve diğer yandan mizahın, gülme özü değişmeyen insan için hep aynı kaldığını göstermektir....