|
MAD, Mehmet Ünver Özgür İnsan
EĞER ANLATTIKLARIMI ÖĞRENEMEZSEN, rahip olmayı nasıl başaracaksın? Varoluş hikâyesini yeni baştan tekrarlıyorum, kulağını iyice aç ve beni dinle Her şey o soru ile başladı. Gökyüzünde, tanrıların bahçesinde yaşayan insanlar, ellerindeki arpa tohumlarını bahçeye ektiklerinde, nasıl yeşerip filizlendiğini gördüler. Küçük tohumların büyüsünü gören insanlar daha sonra o her gün gördükleri elmaların tohumunu düşündüler. Onlar da elmalara hiç benzemiyordu. Gördükleri hiçbir meyve, ağaç ya da yeşillik, tohumuna benzemiyordu. Elmaya bakan kimse, asla tohumunu, tohuma bakan kimse de asla elmayı hayal edemezdi. Tohum nerede, elma neredeydi Ağaçların kökleri, dalları, yaprak ve meyveleri vardı. Bütün bunlar onlara hiç benzemeyen, birer tohumun eseriydi. Bu hevesle Tanrıların bahçesinde tüm otların tohumunu buldular. Bunun üzerine tanrılardan bir kısmı, insanların bu meraklarından kaygılandılar. İnsanın, bir gün bu merakla, tanrıların tohumunu da öğrenmesinden korktular. Tanrılar, aralarında, bu sırrı insanlardan gizleme kararı aldılar. Sırrı korumak için de, “Bu sizin merakınızın cezasıdır Eğer bu meraklarınızdan vazgeçmezseniz, yeryü- zünde de kötü büyülerle cezalandırılmaya devam edeceksiniz” diyerek insanları buraya gönderdiler ve işte o gün insanların yeryüzündeki yazgısı başlamış oldu. İnsanı yeryüzünde yazgısı ile baş başa bırakıp ilgilenmeyen göğün tanrıları, onları kötü büyülerden korumak için de hiçbir şey yapmayı dilemediler. Uzun yıllar sonra yalnızca Tanrıça Ninhursag insanlara acıdı ve onlarla birlikte yaşamayı seçti. Bir kaya içinde saklanarak yeryüzüne indi ve Arge’ye geldi. Ninhursag insanları sevdi, onlara kötü büyülerden korunmayı ve çıkardıkları madenlerden aletler yapmayı öğretti. Evet, dediğim gibi yeryüzünde insanların yazgısı Arge’de başladı....
Çağdaş Türk Yazarları; 236 sayfa, 2. hamur ,
ISBN: 978-9944-126-19-9
Baskısı Yok
|