Biz insanlar, yaşam denilen mozaiğin içinde farklılıklarımız ve hikâyelerimizle var oluruz. Yaşamın tümü içinde birey olarak önemli değiliz. Öldüğümüzde boşalan yeri hemen başka bir birey doldurur, mozaik bozulmaz. Ama hikâyelerimiz ölmez ve kaybolmaz; anılarda, parça parça da olsa insanlığın deneyimi olarak yaşar durur. Avukatlık yaşamım süresince yüzlerce dosyada, yüzlerce insanla tanıştım. İzin verdikleri ölçüde yaşamlarına girdim, hikâyelerini dinledim ve bu hikâyelerinin bir parçası da ben oldum. Kiminden çok etkilendim, kimini çok sevdim, kiminden yaşam dersi aldım. Zaman geçtikçe bu dosyalardaki insanlar, yaşamlar ve hikâyeleri benim hafızamdaki süzgeçten ister istemez süzüldüler. Kalanlar beni en çok etkileyen, en çok sevdiğim ve yaşam dersi aldığım insanlar ve onların hikâyeleri oldu. Yaşamı sırtlayıp götüren, mozaiğin parçaları olan, sizin, benim gibi sıradan insanların sıradan hikâyeleri. Okuyan bu hikâyelerin içinde kendinden kırıntılar bulursa, ne mutlu bana....
“Gün geçtikçe İstanbul’da yaşamak beni daha çok incitmeye, daha çok yormaya başladı, Pek çok insanın düşündüğü ve bir kısmının da yaptığı gibi, kaçmak, bu şehri arkamda bırakıp, sakin ve huzurlu bir yer bulmak istiyorum yaşamak için. İstanbul’da kendimi çok uzun yıllardır, çocukluğumda olduğu gibi, evimde hissedemiyorum. O zamanlar tramvaylarına, vapurlarına, faytonlarına, troleybüslerine binip, şehri yaşarken olduğu gibi, kendimi rahat ve mutlu hissedemiyorum. İçimde İstanbul’a karşı da, dünyamıza ve bu dünyada bizim gibi yaşayan diğer canlılara karşı duyduğum, beni ezen ağır bir suçluluk duygusu var. İstanbul sevilmez mi diyorlar. Ben de diyorum ki bunu söyleyenlere; romantik lafları bir kenara bırakın. Sevseydik eğer ve sevgimiz gerçek olsaydı, bu yaptıklarımızı yapar mıydık bu şehre? İnsan sevdiğini korumaz, üzerine titremez, bakıp gözetmez mi? Demek ki biz İstanbullular, İstanbul’u gerçekten sevmiyoruz. Veya bizler, sevmek nedir bilmiyoruz.”...
Herkesin bir hikâyesi vardır, yaşandığında iz bırakan, öğreten, unutulmayan. Belki hikâye olmadan değiştirmiştir yaşamın rotasını. Belki de deneye deney katmış, olgunlaştırmıştır kişiyi. Bazen hikâyeler tanık olanları da etkiler derinden, onların yaşamında da kalıcı izler bırakır, unutulmaz. Kimileri kendi yaşadıklarıyla olgunlaşır, kimileri başkalarının yaşamından pay çıkarır kendine. Herkesin hikâyesi yaşamdan bir parçadır, yaşandığı zaman içinde toplanıp kocaman bir evren olur anlatılmakla bitmeyen. Bu kitaptaki hikâyeler sıradan insanların sıradan hikâyeleridir. Okuyanın dudağının kenarında bir tebessüm, yüreğinin kıvrımında inceden bir titreşim uyandırırsa ne mutlu yazana ki bir hikâye daha katılmış olur bu âleme.