Hercai leylası bir aşkın gölgesini düşürdün üzerime aklı aldın nârına âşinâ pervâne eyledin, sarayların ısırgan, ipek yüzlü kızı son fasıla yürü istedin, güvercin kanatlarında buluşma arzuları vedalaşmadan toprağa gömüldüler, estirdiğin matem rüzgarlarıyla gök kubbede turnalar semahta ağıtlar içinde yasa büründüler, ağlatıp durdun koşturdun bir hayalin peşinde vefasız bir kalbi, düşlerin sığınağı diye... Yıllar boyu yüreğim; yokluğunu bekleyen çıkmaz sokaklara ışıltı diye serabına yürüdü... Suskun feryatlara aldırmadın perdeler indi ateş semazenleri yakıyor çimdirir gibi ruhları, vuslatın sevda ikliminin sırdaşı gecelerin renkleri değişti zindana büründü, bin bir gece masalı bakışlarının son ışıkları da söndü, gönüle yer etmiş meğer ağyar açmaz gülşende yediveren güller bu son fasıldır artık sensiz laleler de ağlar... Orhan Çimen...
Sen olmadan sensiz bir sabaha bir geceye başlamak, Seni beklemeden rüyasız uykuya dalmak gibi… Sesi deyip yakardığım her duadan sonra açılan pencereleri, artık beklemeden kapatmak gibi… Güvercin kanatlarında gönderilmiş sevda masalları zalimler avlamışlar elçiyi değmeden ellerine arzı aşkı mısraları yanan gönülden habersizsin gibi… Kimi gün bir tan ağarmasında bazen bir gece yarısı sessizliğinde erken bir pazar sabahında, sokağınızda uykunla karşılaşıp öpmeye can attığım mahmur gözlerini terk ediyorum, hiç düşlememiş gibi… Yüzlerce yüz içinde yalnız bir çift esrarlı gözde neden sadece sende bulduğumu bilmediğim aşkı bırakıyorum geride tatlı bir hayal gibi… Koklanmamış bahar çiçeklerine mevsimsiz solarken veda vaktinde yaşlı gözlerle el sallamak gibi… Kaderimin sahibi seni tanımadan önce nefes aldığım zamana yolculuk; hayata dönüş mü? Yoksa bu; ardına bakmadan sessizce kaybolup gitmek mi?