Bir cenaze taşıyıcısının edebî kimliğini, onu hiç tanımadan açımlamak ne kadar mümkündür? Hele bir kefen terzisininkini? Bu romanın kahramanlarından biri ve belki de en gizemlisi bu kişidir. Fakat ne adını biliyoruz ne de romanda bu karaktere rastlıyoruz. Cache-cache oynayan bir varlıktır. Onun evrenine doğru sürüklenmek istemiyorsanız kendi kefeninizi kendinizin dokumanızı teklif ediyorum. Tutkunuzu sınamak isterdim, size ulaşma zorluğum olduğu için deneklerimi kendim seçtim. Ruyânızda annenizi öldürüp yaktığınızı, vebadan ne kadar korktuğunuzu biliyorum fakat boynunuzda keskin bir hançer gibi dolaşan 600 kanatlı cinnetin sizi gezdirdiği masal âlemlerinin hiçbirinden haberdar değilim. Kendime almak istediklerim arasında kimlerin hâk sahibi kimlerin sahtekâr olduğunu da bilmiyorum ve üstelik böyle bir hüküm vermeyi de doğru bulmuyorum.
Başkarakterleri iç dünyalarından koparıp onların enerjileriyle besleniyorum, onlardan geriye kalan ise ürpertici bir kıskançlık. Yetmezlikler ve kat’l fantazmları istihbarat raporlarına, kimseye hissettirmeden, böylece giriyorlar, özellikle de yüksek bir sahnede hikâye anlatıcı –narratör– üstlerini sürekli öldürdüğünü yaşıyor ve yaşadığını anlatıyor. Bu arada şehrin tam ortasında hayâletler birbirlerine kurşun yağdırıyorlar. Şehr, bir kurşun tabuttur artık ve enfeksiyon riski bulunmamaktadır. Dış dünyaya kayıtsızdır. Eskide kalan ne varsa hasretle ve âyinle anılıyor, matemler düzenleniyor.
Birbirinden hiç ayrılmayan aşk ve ölümün keskin kokusuna karşı insan burnunun geliştirdiği adaptasyon aslında bir hissin iptalinden başka bir şey değildir. Scriptum geçmişi ölümsüzleştirebilir ve yeniden yaşatabilir. Özellikle de kara yazılı geceleri hortlatabilir. Onirik bir sahnede geriye itilmiş arzular tatmin bulabilirler, semboller rollerini en güçlü ve en özgür biçimde oynayabilirler. Ve ölüm ucu açık bir ebediyet tercihinin ilkelerini vâ’zeden el yazması eserler arasında loş bir ziyanın altında medfundur....
Çağdaş Türk Yazarları; 270 sayfa, 2. hamur ,
ISBN: 978-605-127-232-0
Etiket 18,00 TL, ciniusyayinlari.com'da 17,10 TL
(%5 indirim 0,90 TL)
Marad Flinta uzun süredir 'üretim' konusuyla ilgileniyordu.İnsanın bu dünyâda var olmasından evvel üretim diye bir şey yoktu. Varlıklar tabiatta var olan ürünlerden kaygısızca faideleniyorlardı. Meyveler, sebzeler, su ve hava karşılıksız olarak tüketiliyordu. Flinta yaratılışa inanıyordu ancak farklı bir düşüncesi vardı: Hz. Âdem ve Hz. Havva'nın cennette süren hayatlarını fizikî bir boyut olarak değil mânevî bir boyut olarak düşünüyordu. Onlar sâf fikir âleminde varlardı. İşledikleri suç ise bir idrâk eksikliğine bağlı yani kasdî olmayan bir yanılsamadan kaynaklanan bir şuur boşluğuydu. Sonradan yeniden afv edilmelerinin sebebi de buydu. Bilinçsizliğe bağlı bir hata. Onları örgütlemeye çalışan Şeytân ise ihtirâsının esiri olmuş ve bilinçlice bir suç işlemişti. Onun afv dışında kalmasının sebebi de buydu. Şeytân eristikti yani diyalektiği tersine işletmeye çalışıyordu ve diyalektiğin ilkelerini sâdece menfî bir kavgacılık üzerine kurmuştu. Bu karakter hâliyle, önünde sonunda çelişkisini ortaya koyacak ve kendisi gibi bir ilim gücünün üzerinde değer bulan insandan intikam alacaktı. Cennette maddî üretime gerek yoktu çünkü üst şuur seviyesinin maddî tüketime ihtiyacı yoktu. Üst düzey bir bilince vurulacak en büyük darbe onu maddî üretime mahkûm etmek olsa gerekti. Bu üretim bir işkenceye dönüşecek ve insan hayat boyu mânâ yükselişini ertelerken, maddî terakkisi için kendi türü dâhil fizik âlemde ne varsa hepsini talan edip tüketecekti. Flinta'ya göre, cennet ruhumuz, cehennem ise bedenimizdi. Bu temelde, göze zulmet görünen her şey cennet, göze ışık görünen her şey de cehennemdi. Kapanan bilincin cenneti güneş, onun maddî ürünü ise buğdaydı. Buğdayın döllendiği yer ise lânetli rahîmdi. Allah, insanla Şeytân'ı, Şeytân'la insanı, Havva'yla Âdem'i, rahîmle (karanlık) güneşi, buğdayla da hepsini birden boşa düşürmüştü. Buğdayın, Havva'nın, sonra Âdem'in yeniden üretimlerinde Şeytân'ın salya izleri hep vardı. Üretim Şeytân'dı. Tabiîdir ki, üretim ilişkileri de Şeytân'la birlikte olacak, artık değer Şeytân'la gelişecek, insan Şeytân'ın eteğine sarılarak sınıflar üretecek, Şeytân'ın nektarları savaşlardan süzülecekti. ...
Çağdaş Türk Yazarları; 199 sayfa, 2. hamur ,
ISBN: 978-605-127-206-1
Etiket 15,00 TL, ciniusyayinlari.com'da 14,25 TL
(%5 indirim 0,75 TL)