“Zira yaşanmadan bazı doğruların yakalanması her zaman mümkün olmuyor. Burada, el yordamıyla doğruları ararken pek çok yanlış da yapan bir genç adamın yaşamından kesitler var. Aradan şunca yıl geçmiştir. Ama, zaman zaman bazı yanlışlarım aklıma geldikçe; ‘Ah benim salak oğlum, ah benim şaşkın oğlum’ diye kendi kendime söylenirim ve hala hayıflanırım...”
Bu kitap, 20’li yaşlardaki bir genç adamın günlüklerinden oluşuyor. Onun okuldaki, kentteki ve köyündeki yaşamından, kare kare çekilmiş fotoğraflar netliğindeki bölümleri okurken zaman zaman gülecek, zaman zaman duygulanacaksınız.
Yazar burada, kendini saklamaya çalışmadan çok sade, sıcak, samimi bir anlatımla hayallerini, umutlarını, isyanlarını, bunalımlarını ve hayata dair gözlemlerini olduğu gibi yazıya dökmüş. Sonuçta, herkesin kendisinden bir şeyler bulacağı bir kitap ortaya çıkmış....
"Pekala, bunlar azılı mahkûmmuş, birbirlerine uzak arazilere gömülmüşler. Ama şeytan bunları neden seçiyor? Bir ortak özellikleri olması gerekir. Şeytanın işine yaramaları gerekir." "Şeytan belki de emeline ulaşmak üzeredir." "Bunlar, aynı gün yakılıp, idam edilmiş mahkûmlar olabilir mi?" "Aynı gün olması o kadar önemli değil bence ama emeline ulaşmak için bunların idam edildiği günü seçeceği kesin." "Demek ki aynı suçu işlemiş üç arkadaş da olabilirler" "Neden bunlar? Bunlar gibi birçok mahkûm aynı şekilde cezalandırılmış olamaz mı?" "Bilemem, olabilir belki O devirde hangi suç veya suçlar idamı gerektirirdi, tam bilemiyorum." "Evet, bulduğumuz yazıtta, mezar taşı işareti ve bir insan resmi vardı. Tabii ki o devirde çoğu insan mezara eşyalarıyla birlikte gömülürdü. Bunlar da büyük olasılıkla mezar hırsızlarıydı. Mezarları en iyi onlar tanırdı. Şeytan da onları tercih etti. İyi ruhlu bedenleri diriltemezler. Ama iki bin beş yüz yıldan beri kimler gelmiş, kimler geçmiştir. Kötü ruhluları mutlaka dirilteceklerdir. Gününü ise mahkûmların idam edildiği gün olarak seçeceklerdir. Testinin üzerinde, iki dik çizginin yanında bir yatık çizgi, bir de nokta vardı. İşte bu yılı gösterir. Yani her çizgi bin yılı, yatık beş yüz yılı, nokta ise yüzyılı gösterir. Yani tarih 2600'dür. Bize göre milattan önce, onlara göre bu milat yoktu. Ay geceyi ifade ediyor. Normalde, gündüz güneşli bir havada dikilen çubuk, saati gösterir. Yani çubuğun gölgesinin en kısa olduğu an, güneş en tepedeyken, yani saat on iki olduğu andır. Bu ay ise gece on ikiden sonrasını gösteriyor. Mevsimler ise çiçek, gün, yaprak ve kar şeklinde gösterilir. Her mevsimin ayını belirtmek için ise üzerine üç dallı yonca resmi konur. Ayın kaçıncı günü olduğunu ise soldan sağa doğru olan çizikler gösterir. Burada da yaprak üzerinde üç yapraklı yonca ve en soldaki yaprakta yedi tane çizgi var. Yani mevsim sonbahar, tarih, eylülün yedisi." "O gün ay tutulması olacak.." ...
Çağdaş Türk Yazarları; 200 sayfa, 2. hamur ,
ISBN: 9789944126137
Baskısı Yok