İnsanlık, kadim tarihi boyunca eğitmiş, eğitilmiştir. Bu eğitme ve eğitilme süreçlerinde kendisine yöntemler belirlemiş ve bu yöntemler aracılığıyla eğitim aygıtını sistematik bir zemine oturtmaya çalışmıştır. Bu yolda bazı dönemlerde eğitimi eğitim olmaktan çıkarmış, içerisine baskı, şiddet, işkence unsurlarını dahil etmiştir. Psikolojik ve fiziksel baskı, korku, şiddet ve işkence barındıran kara eğitim, çağdaşlıktan uzak kalmış birçok toplumun başvurduğu bir eğitim metodudur. Bir toplum bu çağ dışı metoda başvurduğu için mi geri kalır, yoksa geri kaldığı için mi bu metoda başvurur? Sovyet güdümündeki Doğu Almanya kendi belirlediği kalıpta bireyler yetiştirmek uğruna psikolojik ve fiziksel hiçbir müdahaleden geri durmamıştır. Bireyleri zehirleyen, onları ait oldukları toplumdan ve benliklerinden koparan ‘Kara Eğitim’in Doğu Almanya örneğinde incelendiği bu çalışma sarsıcı iddialarla örülüdür.
Edebiyat ve film disiplinlerinin bir araya gelişi, bu disiplinlerin doğasının bir gereğidir. Juli Zeh’in “Oyun Dürtüsü” adlı romanı ile Gregor Schnitzler’in aynı adla uyarladığı filmin medyalararası bir yaklaşımla incelendiği bu çalışma okura edebiyat ve filmin ortak yöntemlerini, çatıştıkları noktaları göstermektedir. Bu açıdan basit ve anlaşılır bir örnek arayan okur için ideal bir çalışmadır. Oyun Dürtüsü, genel kabul gören anlamının aksine insanın ilkel dürtüleri arasındadır. Sadece erken yaştaki çocukların, yaratıcılıklarını geliştirmek adına yaptıkları eylemin aksine, yetişkin bireylerin de başvurdukları, hayatın neredeyse her alanına etki eden bir eylem söz konusudur. Homo ludens (Ada, Alev, Smutek) oyun oynar. Bu ve tüm bireylerin neden oyun oynadıklarının cevabı ise insanın yaradılış felsefesinde yatar. ...