Yüreğe atılan sevgi tohumu ile başlar her şey. Sonra bu tohum sabır duygusuyla yeşerir, nihayet saygıya dönüşür. Kalbe giren bu sevgi tohumu kalbin her yerini kaplar ve bunun enerjisi tüm vücuda yayılır; ta ki beyne ulaşıncaya kadar. Beyne ulaştı mı artık beyin de bu lezzetin tadını alınca bütün azaları kilitler ve emir gelir: Sâdıklardan ol diye. Tüm azalar bu ilahi emre itaat ederler. Hücrelere varıncaya kadar her yer bu ilâhi emirle sarsılır. Melekler hemen tedbirlerini alırlar. Ve melekler bunu gök mavisi yazan kalemlerle levhi mahfuzda ilâhi deftere işlerler. Artık o kişinin defterinde şu yazılıdır: Bu kişi sâdıklardandır. Melekler gıpta ile bakarlar bu kişiye. Şanı arşa yükselir. Cehennem zebanileri de hemen not alırlar, şu kişi gelirse yanlışlıkla almayalım diye. Zira onun adı cennette kayıtlıdır. Melekler o kişi gelmeden hazırlıklarını yaparlar. Köşkü hazırlanır, hiçbir şey eksik bırakılmaz orada. O şanlıdır ve tüm cennetler o kişiyi isterler ağırlamak için. Yer ve gök tüm ilâhi varlıklar ona âşık olurlar. Cennetten o kişiye mükâfat olarak melekler aşkı 7 kat sararak getirirler ve o kişiye ikram ederler. Artık o kişi aşıklar sınıfına geçer. Kendinden de geçer. Senlik ve benlik derdinden de kurtulur. Bundan sonra yalnızca O vardır. O ise her şeyden münezzehtir. O kişi aşk ateşi ile yandığından hiç kimse onu yakamaz. Tıpkı Nemrud’un İbrahim peygamberi yakmaya çalıştığı gibi. Onu yakamadı çünkü o aşk şerbetinden içmişti....
Din ve Teoloji; 111 sayfa, 2. hamur ,
ISBN: 9786053231950
Etiket 12,00 TL, ciniusyayinlari.com'da 7,20 TL
(%40 indirim 4,80 TL)
- Dostluklar kurmak mı? - Elbette, dedi tilki. Sen benim için yüz bin çocuğa benzer bir çocuksun sadece. Sana ihtiyacım yok. Ben senin için sadece yüz bin tilkiye benzer bir tilkiyim. Ama eğer beni terbiye edersen, birbirimize destek oluruz. Benim için tek olursun dünyada. Ben de senin için… - Anlamaya başlıyorum, dedi Küçük Prens. Bir çiçek var. Sanırım o beni terbiye etti… - Olabilir, dedi tilki. Dünyada her şey olur. - Yok, hayır dünyada değil, dedi Küçük Prens.
Kırda, söğütlerin altında kendimize güzel bir yer bulduk. Karbeyaz, Mehmet Amca ve diğerleri çimenlere uzandılar. Ben de tam uzanıp dinlenecektim ki üzerimizde gece lambası gibi yanıp sönen ışıkları fark ettim. Işığa doğru yaklaştığımda uçuşan böcekler gördüm. Merhaba, dedim onlara. Merhaba, diye yanıtladı bir tanesi. Siz nasıl böyle yanıp sönüyorsunuz? diye sorunca, Biz ateş böcekleriyiz. Geceleri yanar söneriz. İnsanlara ümit aşılarız. Biz yeryüzünde sevginin var olduğunun ispatıyız. Sevgi olmasaydı biz ampul gibi yanamazdık, dedi. Gerçekten de onların böyle ampul gibi yanıp söndüklerini görünce içimde bir an bir coşku oluşmuştu. -Ne kadar da güzelsiniz öyle ...