Bu çalışmada, Doğu sorunu ele alınırken, PKK’nın yakın bir zamana kadar aldığı uluslararası desteklerden ve Türkiye Cumhuriyeti’nin zayıflatılması için yapılan uluslararası işbirliğinin etkilerinden ziyade ülke içinde Devlet-PKK ilişkilerine odaklanarak konunun aydınlatılmasına ağırlık verilmiştir. Bu çalışmada konunun uluslararası perspektifine girilmemesi, sorunun uluslararası bir boyutu olmadığı anlamına gelmemektedir. Günümüzde, PKK’nın uluslararası partnerlerini devre dışı bırakarak Türkiye Cumhuriyeti ile direk temas kurması, sorunun çözümünü yerel dinamikler vasıtası ile gerçekleştirebilme umudu doğurduğundan inceleme Türkiye-PKK çerçevesine odaklanmıştır. Bu çalışmada cevap bulmaya çalıştığımız sorular şöyledir: Türkiye’nin son 30 yılını meşgul eden PKK sorunu yeni bir evreye mi giriyor? Tam bağımsızlık söyleminden Özerklik söylemine dönen, son cumhurbaşkanlığı seçimi ile de Özerlik söylemini, “Demokratik Özerklik” söylemi ile değiştiren PKK, bu keskin değişimi ne kadar özümsetebilmiş? PKK ile sıkı bağları olan Halkların Demokrasi Partisi’nin (HDP) son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Türkiye Cumhuriyeti devlet başkanlığına aday çıkarması ve söylem üretmesini bölge halkı nasıl karşıladı? Barış süreci ile oluşan güven ortamı bölge halkını nasıl etkiledi? PKK’nın şehir yapılanması KCK bölgede ne gibi faaliyetlerde bulunuyor? Devrimci Doğu Kürtleri Dernekleri (DDKD), HDP’nin “Demokratik Özerklik” açılımına nasıl bakıyor? Türkiye Partisi olma söylemini benimseyen HDP bölgede ne kadar etkili? Bu soruların cevaplarını bulmak amacıyla gerçekleştirdiğim 25 günlük doğu seyahatinde; anket, mülakat ve gözlemler vasıtası ile sağlıklı sonuçlara ulaştım. Bölgede yaşanan değişikliklere bölge halkının verdiği reaksiyona bu çalışmada ışık tutmaya çalıştım. ...
Konuşur her ortamda, Amerika şöyle… Almanya böyle… İngilizler, Fransızlar, falan filan… En çok da Yahudilerden dem vurur… Dünyayı yönetiyorlar diye… Akşama kadar yorulmuştur, yatar uyur, muhafazakâr SÜLEYMAN Bey… Sabah kalkar yeni bir güne… O çok kızdığı Fransızların torunu, ABD’li bir aile olan DUPONT’ların kimyasalları ile elini yüzünü bir güzel yıkar… Belki de onların şampuanları ile banyosunu yapar bir güzel… Yine, Amerikan yapımı jileti ile tıraşını olduktan sonra kahvaltı sofrasına oturur… Daha düne kadar, ROCKEFELLER ailesine ait olan petrol sektörünün yan sanayisi olan petro-kimya ürünlerinden oluşan ambalajından, reçelini, yumurtasını, peynirini, zeytinini yiyen SÜLEYMAN Bey, huzurlu şekilde kalkar sofradan… En iyi ihtimalle Koreli veya Japon bir ateistin, en kötü ihtimalle de ABD’li birinin yapmış olduğu akıllı telefonunu açar bizim SÜLEYMAN… ...