“Fırsat vermediler sana, ‘sen’ olman için... Ve sen, ‘sen’ olamadın, yaşamın boyunca... Gelenekler, görenekler, inançlar, arzular,huylar ve alışkanlıklar yaşadı da üzerinden; bir ‘sen’ yaşayamadın... Vakti değil midir artık, kabuğunu kırmanın? Zamanı gelmedi mi, küllerinden doğmanın?”
“Anka'nın Kanatları”; tasavvuf geleneği,aydınlanma, bilgelik (irfan) öğretileri, Sufizm, Müslümanlık, Hristiyanlık, Musevilik, Uzak Doğu felsefeleri, Zen,Budizm, Tao, Hinduizm, Şamanizm ve varoluş felsefeleri ile kişisel ve ruhsal gelişim alanlarını disiplinler arası bir yaklaşımla birleştirerek ele alan, hepsinin kaynağında yer alan özü açığa çıkarırken, kendi hakikatini arayan insanın en derin köklerine temas edebilmesi için yürünecek yola dair bir harita sunan ve yabancı dillerde de yayımlanarak okurlarıyla buluşan serinin ilk kitabı... Tanıdığı herkes gibi, sorgulanmamış yaşamını tüketip, zamanı dolduğunda kendi varlığına ve içinde yaşadığı varoluşa ait hiçbir gerçek cevaba ulaşamadan dünyayı terk edecek bir bireyin; dünyayı ve kendini sorgulamaya başladıktan sonra dâhil olduğu gizemli bir sohbetle başlayan ve tüm varlığını dönüştüren yolculuğu... İsimlerin ve cinsiyetlerin açığa vurulmadığı; varoluş, insan, yaşam, ölüm, anlam, dinler, felsefeler, aydınlanma ve hepsinin ardında yatan Hakikat üzerine süren tarifi zor diyalog, okuyucuyu -Mevlana ve Yunus Emrederin de içinde yoğrulduğu- varlıksal öğretinin kendine has atmosferi içine alarak derinleşirken; zamanı ve mekânı aşkın bu sohbetin cevap makamında oturan ve “O” olarak geçenin ‘kim’ veya ‘ne’ olduğunun keşti ise, okura bırakılan bir sır olarak kalıyor... ...
“Gökkuşağının altından geçmek gibidir, yakalamaya çalıştığımız mutluluk. Aslında gökkuşağı (ışık kırılması) bizimle birlikte hareket eder ve onun altından asla geçemeyeceğizdir... Ama can alıcı nokta nedir, bilir misin? Gözlerimiz-hep-diğerlerinin-geçtiğini-görür... Bunun sonucunda, birbirlerine bakıp sadece mutsuzluklarına yakıt sağlayan insanlar görürsün... Mutlu olabilecek şartlara sahip olmamamız değildir, mutsuzluk sebebimiz. Mutluluğu; asla bulamayacağımız yerlerde aramaya mahkûm edilmemiz ve bunun için desteklenmemizdir, diğerlerince... Bir kuş düşün; kanatları olduğunu bilmiyor. Yürüyebiliyor ve koşabiliyor ancak doğasından kaynaklanan o iç sıkıntısına bir anlam veremiyor. Çünkü uçmak için yaratılmışken, yerlerde çırpınıyor... İşte buna benzer ‘insan’ın hikâyesi... Ancak senin gibilerin durumu farklıdır... Bu kapıya varanların artık kanatlarını açıp eve dönme zamanları gelmiştir...” Tasavvuf, aydınlanma, bilgelik, dinlerin kökeni, irfan öğretileri, sufizm, doğu felsefeleri, müslümanlık, hristiyanlık, musevilik, budizm, hinduizm, şamanizm, taoizm, zen, spiritüel-ruhsal yollar, kişisel gelişim ve felsefi öğretileri disiplinler arası bir yaklaşımla birleştirerek ele alan ve hepsinin kaynağında yer alan özü açığa çıkarırken, kendi hakikatini arayan bireyin en derin köklerine temas etmesi için yürünecek yola dair de bir harita sunan “Anka’nın Kanatları” serisinin ikinci kitabı: “Aşk ve Ejder” Bu kitapta, aydınlanma yolcusunun öğrendikleri artık gerçek bir yaşantıya ve deneyime dönüşmeye başlarken, tek tek temel insan ve zihin tipleri çıkıyor karşısına. Her birinin kendine has bir sıkıntısı olduğu gibi, her biri için de açığa çıkacak bir cevap bulunuyor... Ejderin pençeleri altında kıvranan ve ondan kurtulmaya çalışanlardan başlayıp, Aşk’ın semalarına kanat açanlara varan bu yolculuğun sonunda ise, aranan nihai cevap aşikâr oluyor... ...