22.11.2024
Cinius Yayınları

Biz Kimiz? | SSS | Yazar Girişi | Cağaloğlu: (212) 528 3314 | Kadıköy: (216) 550 5078 | Ankara: (312) 439 7487 | İletişim | English ..

Cinius Yayınları > Katalog> Kitap Ayrıntı

Tüm Yayınlar
Çağdaş Türk Yazarları
Şiir Kitapları
Anı
Araştırma İnceleme
Tarih Bilim Felsefe
Ekonomi
Sağlık
Kişisel Gelişim
Sözlük
Yemek Kitapları
Deneme
Gezi Kitapları
Mizah ve Eğlence
Din ve Teoloji
Eğitim / Dil



İlköğretim Çocuklarına Dramalar
Perihan Karayel
Cinius Yayınları / Çocuk Kitapları

İlköğretim Çocuklarına Dramalar, ilköğretim öğrencilerine göre yazılmış dört oyundan oluşuyor. Yazarın öğretmenliği sırasında başarıyla uygulanan oyunlar diğer öğrencilerce de sahnelensin diye kitaplaştırılmıştır.

NASRETTİN HOCA
Hocamız hiç kimseyi incitmeyi sevmezdi, Bilirdi dünya malı kalp kırmaya değmezdi. Hem kırmadan kimseyi, hem incinmeden biri yola getirmeliydi bu haylaz tembelleri. Görelim Hoca nasıl bunlarla baş edecek nasıl suluyu kuru, kuruyu yaş edecek

ÖZGÜRLÜK MELEKLERİ
Çanakkale Savaşıyla İlgili Bir Oyun
2. ASKER: Vatan için akarsa kanın, milletin için yanarsa canın Özgürlük Melekleri görünürler. Nasıl ki yaralandığında görmüştün. İşte öyle zamanlarda onları görür her yiğit. Sonra ya gazi olur, ya şehit

ÖĞRETMEN
Sen milletimin anlına kaderini yazansın. Sen yükseliş anıtının temelini atansın. Sen kuraklığı yok edecek yağmur yüklü bir bulut. Sen karaları ak edecek ışık yüklü bir umut.


Etiket 8,00 TL | %5 indirim 0,40 TL | Cinius Kitap'ta 7,60 TL



Sayfa: 160
Hamur: 2. hamur
ISBN: 978-605-4177-11-0
Boyut: 12x19,5cm
Baskı Tarihi: Şubat 2009
Özgün Dili: Türkçe


Kitabın İçinden
(Perde açılmadan perde önüne gelen kızlı erkekli
sekiz on çocuk aşağıdaki güfteyi, ritmik hareketlerle
melodik bir şekilde söylerler.)
HEP BİRLİKTE
Vaktiyle Akşehir’de
Koca bir hoca varmış.
Ünü bütün ülkeyi
Kasaba, köyü sarmış.
Her sözü, her yaptığı
Pek çok anlam saklarmış.
Ağzından söz yerine
Sanki ballar akarmış.
HOCA, HOCA Nasrettin Hoca,
HOCA, HOCA sarığı koca,
Neredeyse o yeri
Sevinç, neşe bürürmüş,
Hocamız çevresini
Epeyce güldürürmüş.
Hoca’yı herkes tanır,
Bunu iyi biliriz.
Neler geçmiş başından
Buyrun seyrediniz siz.
HOCA, HOCA Nasrettin Hoca,
HOCA, HOCA sarığı koca,
(Bu çocuklar perdenin bir yanından sahne arkasına
giderlerken, perdenin diğer yanından beş çocuk
çıkar, yine perdenin önünde yan tarafta dururlar.
Bunlar konuyu tanıtan ve bazen da yorum yapan söz
korosudur.)
KORO
Hocamızın eski evi, pek harap ve yıkıkmış,
Dam, çatı onarmaktan, Hocamız çokça bıkmış.
Günlerce ev aramış, tabanları aşınmış,
Sonunda bir ev bulup hemencecik taşınmış.
Bulduğu ev havadar, oldukça da güzelmiş,
Fakat mahalle halkı hem aylak hem tembelmiş.
Tüm işleri güçleri, kahvede oturmakmış,
Sabahtan akşama dek, dedikodu kurmakmış.
Kimin ne kadar malı, ne kadar akçesi var?
Kim nerde, hangi zaman ne iş tutar, ne yapar?
Bütün günleri bunu, konuşmakla dolarmış,
Kahveci, çay, tavla derken, paraları yolarmış.
İşte böyle bir yere düşmüş ermiş Hocamız.
Seyredelim kimlere, ne ders vermiş Hocamız.
(Koro perde arkasına gider.)
PERDE AÇILIR
(Sahnedeki dekor eski bir kahveyi canlandırmaktadır.
Sahnenin bir yanında sekiz tane alçak, arkalıksız,
hasır sandalye dizilidir. Aynı yanda arkada bir kahve
ocağında kahveci durmaktadır. Öte yanda arkada bir
evin dıştan görünüşünü yansıtan bir sokak kapısı ile
bir pencere vardır.)
(Perde açılınca Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin, Ali
ve Veli adında altı kişi gelir, yandaki sandalyelere,
bacakları hafifçe açık olmak üzere otururlar. Bu kez
öte yandan kahveye elinde içinde tencere bulunan bir
kazan taşıyan biri girer. Bu gelenin adı Sadık’tır.)
SADIK : Merhaba ağalar.
KAHVEDEKİLERİN TÜMÜ: Merhaba Sadık Efendi. (Hepsi
aynı şekilde kazanı göstererek) Bu
ne? Bu kazan ne?
AHMET : Yoksa ırmağa çamaşıra mı gidiyorsun?
MEHMET : Hani üzüm nerede?
SADIK : Ne üzümü?
MEHMET : Kazanda pekmez kaynatmayacak mısın?
(Sadık Efendi’nin cevap vermesine kalmadan)
HASAN : Ben anladım, yoğurt çalacaksın.
HÜSEYİN : (Kalkar, kazanın içine bakar, tencereyi
eline alarak) Ooo arkadaşımız
herhalde ziyafet hazırlıyor. Burada bir
de tencere var.
SADIK : Susmuyorsunuz ki anlatayım. Dinleyin
bakın.
HEPSİ BİRLİKTE : Seni dinliyoruz, anlat bakalım.
SADIK : Doğrusunu isterseniz ben de çok
şaşırdım. Şimdi size anlatınca siz de
şaşacaksınız.
HEPSİ BİRLİKTE : Anlat anlat neymiş bakalım, şaşırtırsa
şaşalım.
SADIK : (Karşı evin kapısını göstererek) Şu
eve yeni taşınan Hoca var ya...
HEPSİ BİRLİKTE : Şu akıllı dedikleri Hoca’yı mı diyorsun?
SADIK : Ne akıllısı ayol, düpedüz enayinin
teki...
HEPSİ BİRLİKTE : (Hepsi oturdukları yerden biraz kalkarak
şaşkınca) Deme
SADIK : Geçen gün Hoca’nın hanımı bizim
kaşık düşmanından çamaşır kazanını
istemiş.
HEPSİ : (Otururlarken) Eeee
SADIK : Bizimki de kazanı vermiş. Kazan bugün
bize gerek oldu, gidip istedim.
HEPSİ : (Ayağa kalkıp, ellerini kemerlerindeki
hançerlere koyarak) Yoksa vermedi
mi?
SADIK : Verdi, verdi. (Hepsi eh neyse der gibi
başlarını sallayıp otururlar) Verdi yaa,
yanında bir de tencere verdi.
HEPSİ : Aa, o niye?
SADIK : Ben de sizin gibi sordum. “Bu ne
Hoca?” dedim. Ne dedi biliyor musunuz?
HEPSİ : Ne dedi, ne dedi?
SADIK : Kazanın doğurdu, dedi.
HEPSİ : Doğurdu mu? (Dizlerine vura vura gülerler)
Hah, hah, hah Kazan doğurur
mu be?
SADIK : Aynen öyle dedi ve kazan doğurdu diye
bu tencereyi de bana verdi. İşte böyle
oldukça saf bir Hoca...
ALİ : Gerçekten de çok safmış.
VELİ : Kurnaz olursak ondan pek çok şey
koparırız.
AHMET : Ama ben çok zeki diye ününü duymuştum.
MEHMET : Ben de akıllıdır diye işitmiştim.
HASAN : Anlaşılıyor ki oldukça saf biri, kazanı
doğurttuğuna göre...
HÜSEYİN : Ödünç aldığı bir kazana bir koca tencere
verdiğine bakılırsa varlıklı, paralı
biri olmalı...
SADIK : Herhalde epey zengin. Eh ben bir
tencere kopardım, siz de aklınızı
kullanırsanız belki bir şeyler tırtıklayabilirsiniz.
Ben gidiyorum. Haydi
eyvallah
HEPSİ : Güle güle, selametle, güle güle...
İLKÖĞRETİM ÇOCUKLARINA DRAMALAR | 11
(Sadık kazanını alır gider.)
(Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin, Ali, Veli sağ ayaklarını
sol dizlerine koyarak otururlar. Sol elleriyle sağ
ayak bileklerini tutarlar, sağ ellerine tespihlerini alarak
sağ el bileklerini sağ dizlerinin üzerine koyarlar.
Düşünüyormuş pozuna girerler. Hepsi ritimle tespihlerini
çekerlerken ahenkli bir şekilde konuşurlar.)
HEPSİ BİRLİKTE : A-ca-ba, Ho-ca-nın, kaç ak-çe-si var?
A-ca-ba, Ho-ca-nın, malı ne ka-dar?
(Bunu üç kez söyledikten sonra harekete devam ederlerken
sessiz bir şekilde ağızlarını kıpırdatırlar.)
KAHVECİ : (Sahnenin önüne gelir)
Yeni komşunun serveti kafalarına girdi
ya, onu bunların elinden daha kimse
kurtaramaz. Hoca’yı dün evinin kapısının
önünde görmüştüm, iyi birine
benziyor. Zavallı adamcağızı bizim
mahalle halkına karşı uyarsam iyi olur.
Belki buna karşılık da bana bir şeyler
verir. (Sahnenin arkasındaki çay ocağına
gider)



Tel: (212) 528 3314 | (532) 741 4148 | (216) 550 5078


© 2006-2012

Facebook Sayfamıza Üye Olmak İçin Tıklayın