20.09.2024
Cinius Yayınları

Biz Kimiz? | SSS | Yazar Girişi | Cağaloğlu: (212) 528 3314 | Kadıköy: (216) 550 5078 | Ankara: (312) 439 7487 | İletişim | English ..

Cinius Yayınları > Katalog> Kitap Ayrıntı

Tüm Yayınlar
Çağdaş Türk Yazarları
Şiir Kitapları
Anı
Araştırma İnceleme
Tarih Bilim Felsefe
Ekonomi
Sağlık
Kişisel Gelişim
Sözlük
Yemek Kitapları
Deneme
Gezi Kitapları
Mizah ve Eğlence
Din ve Teoloji
Eğitim / Dil



Temmuz'da Ölüm ve Gölgeler
Uğur Erkman
Cinius Yayınları / Çağdaş Türk Yazarları

Çoktan soğumuş olsa da, intikam bir gün er ya da geç yemeğe mecbur ve mahkûm olduğun acı bir yemek midir?

Soğuk, gri bir uzak kentte, monoton, amaçsız bir sürgün hayatı, çok gerilerde kalmış bir ihanetin intikamı hayaliyle sürdürülebilir mi?

Yirmi yılın ötesinden gelen bezgin bir intikamcı birbirinden kopmuş hayatları saklandıkları köşelerden çıkarıp, tekrar, çaresizce buluşturabilir mi?


“Puslu bir nisan sabahı, mavi-beyaz boyalı bir tirhandil, sisler arasından çıka geldi ve Ege’nin uzak, küçük bir adasının, denize uzayan taş iskelesine yanaştı. Motor sesi duyulmadı, tekne süzülerek, kayarcasına iskeleyi bordaladı. Genç bir gemici atlayıp, elindeki halatı bağlamadan, gerdirip bekledi. Teknede yalnızca bir yolcu vardı. Kırmızı bir beysbol kepi giymiş olan, iri göbekli kaptan, “İşte, İos burası” dedi sırıtarak, “Umarım verdiğin paraya değer, bu aylarda pek hayat yoktur.”


Etiket 21,00 TL | %5 indirim 1,05 TL | Cinius Kitap'ta 19,95 TL



Sayfa: 240
Hamur: 2. hamur
ISBN: 9786054034314
Boyut: 12,5x19,5 cm
Baskı Tarihi: Temmuz 2008
Özgün Dili: Türkçe


Basından
Radikal Kitap Eki'nden

Miami’den Mardin’e

15/08/2008
A.ÖMER TÜRKEŞ (Arşivi)

‘Almendra Eşliğinde Dans’ta Küba devriminin arifesindeki Havana’da geçen sürükleyici bir macera okuyacaksınız.. Mafyatik ilişkileri yine gazetecilerin takip ettiği ‘Kıskaç’ta 2000’li yılların Türkiyesi anlatılıyor... ‘Tarikat Avcıları’ CSI: Miami dizisinden bir kitap... ‘Melek ve Katil’ ciddi polisiyeleri sevenler için... Uğur Erkman’ın ‘Temmuz’da Ölüm ve Gölgeler’i ise tam bir sürpriz

Temmuz ayı boyunca yine bol miktarda polisiye roman yayımlandı. Best seller listelerinin değişmezlerinden James Patterson’un Büyük Kötü Kurt’unda ünlü Afro-Amerikan dedektifi Alex Cros’un kadın ticareti etrafında elişen bir macerası yer alıyordu. Aynı listenin bir başka önemli ismi John Grisham, Temyiz’de bir kez daha mahkeme koridorlarında dolaşmıştı. Her iki yazara ve kalıplarına daha önceki yazılarımda yer vermiştim. Üzerlerinde durmuyorum. Bu hafta çok satarlar/izlenirler kontenjanını ‘CSI: Miami’ye ayırdım.

Geçen ayın dikkate değer diğer polisiyelerininse ancak isimlerinden söz edebileceğim. Küba’lı yazar Mayra Montero’nun siyasi polisiyesi Almendra Eşliğinde Dans’ta Küba devriminin arifesindeki Havana’da geçen sürükleyici bir macera okuyacaksınız. Montero hikâyesini mafyatik ilişkileri kovalayan bir gazetecinin gözünden aktarmış. Mafyatik ilişkileri yine gazetecilerin takip ettiği Kıskaç’ta ise 2000’li yılların Türkiyesi anlatılıyor. Yıldırım Boran bir yandan mafya, devlet, siyasetçi ilişkilerinden yola çıkıp güncel meselelerin kriminal boyutuyla ilgilenmiş, öte yandan katil kim sorusuna odaklanan ilkinden biraz bağımsızi bir cinayet bulmacası kurmuş. Birbirlerine gazeteci karakterler üzerinden bağlanan bu iki hikâye ayrı da yazılabilirlermiş aslında. Boran’ın 2006 yılında yayımlanan ilk romanı Bombacı’yı sevmemiştim, Kıskaç kendisini rahat okutturan eli yüzü düzgün bir polisiye.
Modern polis teşkilatlarınınTV dizileri sayesinde şöhrete kavuşan bir birimleri var. CSI (Olay Yeri İnceleme) ekiplerinin özelliği kanıt toplamak ve bu kanıtları bilim ve teknolojinin en son yenilikleriyle gözden geçirip cinayetin nasıl ve neden işlendiğini, suçlunun kimliğini ortaya çıkarmak. İlk kez TRT1’de Las Vegas ekibiyle karşılaşmıştık. İlgi çekmiş olmalı ki, sonra başka başka kanallarda benzer ekiplerle tanıştık. Ancak bütün dünyada en çok sevileni CSI vurgulu üç ekip oldu; Las Vegas, New York ve Miami ekipleri. Bu üçü arasından sivrileni ise “CSI: Miami” imiş. İngiliz Radio Times dergisinin yirmi ülkede yaptığı bir oylama sonucu, en sevilen on televizyon yapımı arasında ilk sırayı alan “CSI Miami” dizisinin cep telefonları için üretilen bir oyunu da var.

Bir dizi popülerliğini arttırdıkça popüler kültürün diğer alanlarına kolaylıkla yayılıyor. Nitekim “CSI: Miami”nin senaryolarından edebiyata aktarılan çok sayıda macerayla bir dizi oluştu bile. Birkaç yıldır Türkiye’de de yayımlanan “CSI: Miami” dizisinin çevirisi yapılan ilk yedi kitabının yazarı Max Allan Collins’ti. Dizinin Tarikat Avcıları adıyla yayımlanan yeni macerasında ise yazar olarak Donn Cortez adı geçiyor. Bizim yerli Mayk Hammer üretimi tarzında bir durum sanmayın; yani ‘çakma’ bir macera değil Donn Cortez de dizinin senaristlerinde ve şimdiye kadar yayımlanmış dört ‘CSI: Miami’ kitabında onun imzası görülüyor. Bizim gördüğümüzse, dizinin sıkı kalıplarının yazarların maharetlerini, özgünlüklerini sergilemeye izin vermemesi.

Tarikat Avcıları’nda bu sıkı kalıpları izlemek mümküm. Bir cinayet, ortalığa saçılmış bol miktarda kanıt, kanıtlara bulaşmış DNA örnekleri, cinayet nedeni olan şüpheliler, maddi çıkarlar ve Teğmen Horatio Caine liderliğindeki teknoloji ile donatılmış CSI ekibi... Rasyonel akılla hareket eden alışılageldik dedektif tipini -aslında insan faktörünü- dışarıda bırakır gibi görünmekle birlikte, hangi kanıtın işe yarayacağına, hangi kanıtın kimden alınacağına kara veren görevlileriyle CSI dizileri klasik detektif romanlarının çok uzağına düşmüyorlar. Blgisayarlarla, cep telefonlarıyla, internetle donatılan izleyiciler/okuyucular ise bilim ve teknoloji karşısında artık o kadar da şaşkın değiller. Sanıyorum bilimle aklı yayana getirerek iğne deliğinden Hindistan’ı gören Sherlock Holmes, kendi döneminde çok daha şaşırtıcı gelmiştir okuyuculara. Aslında Horatio Caine tiplemesi Sherlock Holmes’u hiç aratmayacak kadar soğuk, kibirli ve kendinden emin. Bir hatırlatma; dizide Horatio’yu canlandıran David Caruso’nun rolünü Sheakespeare tarzı yorumlaması, dizi izleyicilerini Horatio hayranları ve düşmanları olarak ikiye bölüyor. Elbette bu yorum romanlarda yok. Bu nedenle, Horatio sevmeyenler romanları daha çok sevebilirler.

Geçmişten gelen
Martin O’Brien’ın dedektif Jacquot tiplemesiyle serinin ilk kitabı Suyu Seven Katil’de tanışmıştık. Melek ve Katil’de, Fransız polisiye geleneğinin insani ve melankolik dedektif tiplemelerinden olan Jacquet’ı Güney Fransa’nın küçük bir kasabasına sürülmüş ve taşradaki sakin hayattan huzurlu ve hoşnut bir halde buluyoruz. Huzuru Almanya’dan gelip bu kasabaya yerleşen ve orkide yetiştiriciliği yapan bir doktorun ailesiyle birlikte katledilmesiyle kaçacaktır. Soruşturma ilerledikçe kasabanın suskunlukla çevrili karanlık sırrı dikilir karşısına. Jacquet, katili ve cinayet nedenini bulmak için İkinci Dünya savaşı sırasında arkadaşlarını Nazilere satan hainin kimliğini öğrenmek zorundadır.
Bugünü geçmişle ilişkendirerek kurguladığı muamması, çürümekte olan soyluları dahil her kesimden ve her yöreden insan tipleri, olay örgüsü, velhasıl hemen her şey bu macerada da yerli yerinde. Ciddi polisiyeleri ve edebiyatı sevenler için.

Geçmişte gelen gölgelerin bugünü karartması ile ilgili bir de yerli romandan söz etmek istiyorum. Mimari çalışmalarıyla tanınan Uğur Erkman’ın ilk romanı Temmuz’da Ölüm ve Gölgeler’i tam bir sürpriz oldu benim için. Melek ve Katil gibi bu roman da geçmişte yaşanan bir pusu sahnesiyle açılıyor. Yer İsviçre-Almanya sınırı. Tarih Kasım 1982. Sınırı kaçak geçmek isteyen Türk göçmenlerin üzerine ateş açılmış, kaçaklardan biri ölmüş, diğeri yaralanmış, üçüncüsü ise kaçıp izini kaybettirmiştir. Sonra günümüze atlıyor hikâye. Anlıyoruz ki kaçaklar iş derdine düşmüş yoksul insanlar değil, 12 Eylül Askeri darbesinin mağdurları. O ihanet gecesinde rol oynayan aktörlerle teker teker tanışıyoruz. 80’lerde İsviçre’de öğrenci olan Ali, karısı Çekoslavak göçmen Vera, o dönemde öğrencileri izlemekle görevli ‘teşkilat’tan -şimdilerde emekli- Malik, İsviçre’li istihbarat görevlileri, muhbirlerden Franz, pusunun asıl hedefi olmasına rağmen kurtulmayı başaran Cemal sayesinde geçmişle yüzleşiyorlar. Yüzleşmek zorundalar, çünkü Cemal kendilerine ihanet eden kişileri tesbit etmiş ve gecikmiş bir intikamın peşine düşmüştür...

Fransa’dan Yunanistan’ın Kos adasına, İsviçre’den Almanya’ya, Bodrum,’dan İstanbul’a, İstanbul’dan Mardin’e kadar geniş bir coğrafyaya, 80’lerden günümüze kadar geniş bir zamana yayılan, mekânlar ve zamanlar arasında gidip gelen sürükleyici bir hikâyeyi hem çok iyi kurgulamış hem de çok iyi anlatmış Erkman. Geçip giden zamanın hüznünü, ölen arkadaşların acısını, gençlik yıllarında ülke dışına kaçan, boşlukta kalıp başka hayatlara savrulan siyasi mültecilerin dramını yakalayarak edebiyatımızda görmek istediğimiz siyasi polisiyelerin güzel bir örneğini veriyor. Geçmişle hesaplaşma temasıyla çok daha geniş bir yazıya konu edilmesi gereken romanın finali de etkileyici.

ALMENDRO EŞLİĞİNDE DANS
Mayra Montero,
Çeviren: Özlem Yüksel, Doğan Kitap, 2008, 206 sayfa, 12 YTL
KISKAÇ
Yıldırım Boran, Siyah Beyaz Yayınevi, 2008, 345 sayfa, 15 YTL.
TARİKAT AVCILARI
Donn Cortez, İnkılap Kitabevi, 2008, 336 sayfa, 12 YTL.
MELEK VE KATİL
Martin O’brien, Çeviren: Ali Cevat Akkoyunlu, 2008, Yapı Kredi Yayınları, 2008, 500 sayfa, 25 YTL.
TEMMUZ’DA ÖLÜM VE GÖLGELER
Uğur Erkman, Cinius Yayınları, 2008, 240 sayfa, 15 YTL.



Tel: (212) 528 3314 | (532) 741 4148 | (216) 550 5078


© 2006-2012

Facebook Sayfamıza Üye Olmak İçin Tıklayın