23.11.2024
Cinius Yayınları

Biz Kimiz? | SSS | Yazar Girişi | Cağaloğlu: (212) 528 3314 | Kadıköy: (216) 550 5078 | Ankara: (312) 439 7487 | İletişim | English ..

Cinius Yayınları > Katalog> Kitap Ayrıntı

Tüm Yayınlar
Çağdaş Türk Yazarları
Şiir Kitapları
Anı
Araştırma İnceleme
Tarih Bilim Felsefe
Ekonomi
Sağlık
Kişisel Gelişim
Sözlük
Yemek Kitapları
Deneme
Gezi Kitapları
Mizah ve Eğlence
Din ve Teoloji
Eğitim / Dil



Git Dedim Kendime
Canan Öztanık Temiz
Cinius Yayınları / Çağdaş Türk Yazarları

"Söyleyecek çok şeyi olan bir kadının sessizliği bazen kulakları sağır edici olabilir. Erkeklerin çoğu zaman susarak kulaklarını sağır etmek gerekiyor. Çünkü bu onlara daha çok koyuyor. Günlüğüne bu satırları yazdıktan sonra ne susarak, ne konuşarak hiç kimsenin kulaklarını sağır edemediğine yandı içi...


BASKISI YOK



Sayfa: 192
Hamur: 1. hamur
ISBN: 9757384925
Boyut: 12,5x19,5cm
Baskı Tarihi: Ekim 2006
Özgün Dili: Türkçe

Yazar Hakkında
Canan Öztanık Temiz 1978 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Sıkıcı okul hayatını
arkadaşlık ilişkilerinin hatırına yürütüp, ilk, orta ve lise eğitiminin ardından Fatih
Üniversitesi İngilizce Dili ve Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatını bitirdi. İstanbul
Üniversitesi'nden almış olduğu pedagojik formasyon eğitiminden sonra 3 yıl
İngilizce öğretmenliği yaptı. Şu an hem ticaretle, hem yazı yazmakla uğraşmaktadır.
İngilizce ve Almanca bilen yazar evlidir.
Yazar Hakkynda
Canan Öztanık Temiz 1978 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Sıkıcı okul hayatını
arkadaşlık ilişkilerinin hatırına yürütüp, ilk, orta ve lise eğitiminin ardından Fatih
Üniversitesi İngilizce Dili ve Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatını bitirdi. İstanbul
Üniversitesi'nden almış olduğu pedagojik formasyon eğitiminden sonra 3 yıl
İngilizce öğretmenliği yaptı. Şu an hem ticaretle, hem yazı yazmakla uğraşmaktadır.
İngilizce ve Almanca bilen yazar evlidir.
Kitabın İçinden
SALONUN ORTASINA öylece oturdu. Kâğıttaki kelimelerin inceden
inceye kalbine battığını hissediyor ama bundan hiç etkilenmiş gibi
görünmüyordu. Yattığı yataktan usulca kalkıp bilinçsiz bir şekilde
salona geçtiğinden beri nefes alışlarını çok net duyuyordu. Kalbi
göğsünde değil de ağzında atıyor dedikleri bu olsa gerekti. Kalbi
kanamaya başlayan insanın ilk anda yaşadığı can kırıklarının içindeki
parçalanış seslerini duymaya başladı. Uykudan yeni uyanmışlığın
verdiği, puslu havanın, üzerinde yarattığı etkiyi henüz
atamamıştı ki, içeride dünyasının başına yıkılmış olmasına neden
olan kişiden bir parçanın ağlama sesiyle irkildi. Bir an için birisinin
“Hadi kalk uyan, hepsi bir rüya,” demesi için neler vermezdi.
Düşle gerçek, yalanla doğru birbirine karışmıştı sanki. Az önce
gördüğü rüyanın devamını yaşıyordu, ama uyanmıştı artık bu bir
rüya olamazdı. Aynanın köşesine sıkıştırılmış kâğıt parçası bu
muhteşem hüzün tablosunun içinde bir parça olduğuna lanet ettiriyordu
onu.

“GİTMEK ZORUNDA KALDIM. BENİ AFFET. SENİ ÇOK SEVİYORUM.”

Ne hissederdi ki bir insan böylesi bir notu okuduktan sonra?
Paylaştıklarına mı, ortada kaldığına mı, yoksa her şeyin üzerine
bir çizgi çekmek zorunda olduğunu ona üstü kapalı da olsa dayattıran
sözde insana mı yansın içi, bilemiyordu.
Yüzyıllardır bu dünyada yaşamış gibi ağır, üzerine binen büyük
sorumluluğun altında ezilmiş, ne yapacağını bilemez bir halde,
halının üzerine çivilenmiş bir şekilde kalakalmıştı adeta. Halının
desenlerine ilk kez bu kadar dikkat ediyordu. Çok sade, pürüzsüz,
insanın içini açan tonlar bir araya gelmişti. Sırası mıydı şimdi
halının desenlerine bakmanın. Hastane koridorlarında beklemek
zorunda olduğu zamanlarda da hiç olmadık şeyler gelirdi aklına.
İnsanoğluna bahşedilen o muhteşem arsızlığın içinde o da boğulup
gidiyordu ne yazık ki. O yüzden mi her türden acı karışımını
tanrı çeşni yapıp göndermişti insanoğluna?
“Nasıl olsa ne versem çekiyor ve kabul ediyorsun ve hangi acıyı
yaşarsan yaşa, kaldığın yerden devam ediyorsun. E buyur yaşa o
zaman...”
Sarı eşofmanıyla yüzünün rengi büyük bir ahenk içerisindeydi.
İçerideki odada deminden beri ağlayan dünyadan bihaber varlık,
hayata gelmesine neden olan kişiden ümidi kesmiş bir şekilde sustu.
Vakitsiz ağladığının o da farkına varmıştı anlaşılan. Ne yapacağını
bilememenin dünyadaki en korkunç şey olduğunu ilk kez
anlatıyordu ona hayat. Gözü sehpanın üzerindeki, dün akşamdan
kalma, meyve ve çerez tabaklarına takıldı. Ne işi vardı onların
salonun ortasında? Mutfak mıydı burası?
O yattıktan sonra belli ki yiyip içmeye devam etmişti. Oldum
olası iki ucunu bir araya getirememişti şu dağınıklığının. Oysa
önceden öyle miydi…
Sonra Oonun kullandığı kül tablasına takıldı gözleri…1, 2, 3, 5,
8 tam 8 tane sigara içmişti çekip gitmeden önce. İnsan şu manzaraya
bakarak bile ortada bir problem olduğunu anlayabiliyordu.
O her şeyden habersiz uykudayken, bir sürü anlam yüklediği insan
ondan kurtulmak için geceyi burada, bu koltukta sigara izmaritleriyle
baş başa mı geçirmişti?
Yutkunamıyordu bile. Birden şairin sözleri geldi aklına… En
sevdiği sözler… Gün gelip de o sözlerin hayatına birebir uyacağını
kim bilebilirdi ki?
YAŞAMAK BİR GÜN UYANMAKTIR. BİR GÜN BİRDENBİRE YALNIZ KALMAKTIR. YAŞAMAK ALIŞMALARDAN SONRA ALIŞTIĞIN HER ŞEYLE SAVAŞMAKTIR.

Ve savaş başlamıştı… Üstelik alışamadıklarıyla...



Tel: (212) 528 3314 | (532) 741 4148 | (216) 550 5078


© 2006-2012

Facebook Sayfamıza Üye Olmak İçin Tıklayın