"Söyleyecek çok şeyi olan bir kadının sessizliği bazen kulakları sağır edici olabilir. Erkeklerin çoğu zaman susarak kulaklarını sağır etmek gerekiyor. Çünkü bu onlara daha çok koyuyor. Günlüğüne bu satırları yazdıktan sonra ne susarak, ne konuşarak hiç kimsenin kulaklarını sağır edemediğine yandı içi...
BASKISI YOK
Sayfa: 192 Hamur: 1. hamur ISBN: 9757384925 Boyut: 12,5x19,5cm Baskı Tarihi: Ekim 2006 Özgün Dili: Türkçe
Yazar Hakkında Canan Öztanık Temiz 1978 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Sıkıcı okul hayatını arkadaşlık ilişkilerinin hatırına yürütüp, ilk, orta ve lise eğitiminin ardından Fatih Üniversitesi İngilizce Dili ve Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatını bitirdi. İstanbul Üniversitesi'nden almış olduğu pedagojik formasyon eğitiminden sonra 3 yıl İngilizce öğretmenliği yaptı. Şu an hem ticaretle, hem yazı yazmakla uğraşmaktadır. İngilizce ve Almanca bilen yazar evlidir.Yazar Hakkynda Canan Öztanık Temiz 1978 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Sıkıcı okul hayatını arkadaşlık ilişkilerinin hatırına yürütüp, ilk, orta ve lise eğitiminin ardından Fatih Üniversitesi İngilizce Dili ve Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatını bitirdi. İstanbul Üniversitesi'nden almış olduğu pedagojik formasyon eğitiminden sonra 3 yıl İngilizce öğretmenliği yaptı. Şu an hem ticaretle, hem yazı yazmakla uğraşmaktadır. İngilizce ve Almanca bilen yazar evlidir.Kitabın İçinden SALONUN ORTASINA öylece oturdu. Kâğıttaki kelimelerin inceden inceye kalbine battığını hissediyor ama bundan hiç etkilenmiş gibi görünmüyordu. Yattığı yataktan usulca kalkıp bilinçsiz bir şekilde salona geçtiğinden beri nefes alışlarını çok net duyuyordu. Kalbi göğsünde değil de ağzında atıyor dedikleri bu olsa gerekti. Kalbi kanamaya başlayan insanın ilk anda yaşadığı can kırıklarının içindeki parçalanış seslerini duymaya başladı. Uykudan yeni uyanmışlığın verdiği, puslu havanın, üzerinde yarattığı etkiyi henüz atamamıştı ki, içeride dünyasının başına yıkılmış olmasına neden olan kişiden bir parçanın ağlama sesiyle irkildi. Bir an için birisinin “Hadi kalk uyan, hepsi bir rüya,” demesi için neler vermezdi. Düşle gerçek, yalanla doğru birbirine karışmıştı sanki. Az önce gördüğü rüyanın devamını yaşıyordu, ama uyanmıştı artık bu bir rüya olamazdı. Aynanın köşesine sıkıştırılmış kâğıt parçası bu muhteşem hüzün tablosunun içinde bir parça olduğuna lanet ettiriyordu onu.
“GİTMEK ZORUNDA KALDIM. BENİ AFFET. SENİ ÇOK SEVİYORUM.”
Ne hissederdi ki bir insan böylesi bir notu okuduktan sonra? Paylaştıklarına mı, ortada kaldığına mı, yoksa her şeyin üzerine bir çizgi çekmek zorunda olduğunu ona üstü kapalı da olsa dayattıran sözde insana mı yansın içi, bilemiyordu. Yüzyıllardır bu dünyada yaşamış gibi ağır, üzerine binen büyük sorumluluğun altında ezilmiş, ne yapacağını bilemez bir halde, halının üzerine çivilenmiş bir şekilde kalakalmıştı adeta. Halının desenlerine ilk kez bu kadar dikkat ediyordu. Çok sade, pürüzsüz, insanın içini açan tonlar bir araya gelmişti. Sırası mıydı şimdi halının desenlerine bakmanın. Hastane koridorlarında beklemek zorunda olduğu zamanlarda da hiç olmadık şeyler gelirdi aklına. İnsanoğluna bahşedilen o muhteşem arsızlığın içinde o da boğulup gidiyordu ne yazık ki. O yüzden mi her türden acı karışımını tanrı çeşni yapıp göndermişti insanoğluna? “Nasıl olsa ne versem çekiyor ve kabul ediyorsun ve hangi acıyı yaşarsan yaşa, kaldığın yerden devam ediyorsun. E buyur yaşa o zaman...” Sarı eşofmanıyla yüzünün rengi büyük bir ahenk içerisindeydi. İçerideki odada deminden beri ağlayan dünyadan bihaber varlık, hayata gelmesine neden olan kişiden ümidi kesmiş bir şekilde sustu. Vakitsiz ağladığının o da farkına varmıştı anlaşılan. Ne yapacağını bilememenin dünyadaki en korkunç şey olduğunu ilk kez anlatıyordu ona hayat. Gözü sehpanın üzerindeki, dün akşamdan kalma, meyve ve çerez tabaklarına takıldı. Ne işi vardı onların salonun ortasında? Mutfak mıydı burası? O yattıktan sonra belli ki yiyip içmeye devam etmişti. Oldum olası iki ucunu bir araya getirememişti şu dağınıklığının. Oysa önceden öyle miydi… Sonra Oonun kullandığı kül tablasına takıldı gözleri…1, 2, 3, 5, 8 tam 8 tane sigara içmişti çekip gitmeden önce. İnsan şu manzaraya bakarak bile ortada bir problem olduğunu anlayabiliyordu. O her şeyden habersiz uykudayken, bir sürü anlam yüklediği insan ondan kurtulmak için geceyi burada, bu koltukta sigara izmaritleriyle baş başa mı geçirmişti? Yutkunamıyordu bile. Birden şairin sözleri geldi aklına… En sevdiği sözler… Gün gelip de o sözlerin hayatına birebir uyacağını kim bilebilirdi ki? YAŞAMAK BİR GÜN UYANMAKTIR. BİR GÜN BİRDENBİRE YALNIZ KALMAKTIR. YAŞAMAK ALIŞMALARDAN SONRA ALIŞTIĞIN HER ŞEYLE SAVAŞMAKTIR.