|
Evrim geçirmiş insan mıyım, bilmiyorum. Bu gezegende ateşin içinde yaşamak; ölüm sonrası cehennem ucubesini severek, küllerinden yeniden doğmak gibidir. Ejder Kelebek’in neden seçildiğini hiç düşünmemiştim. Yaşanılan karmaşıklığın içinde, bazen neyi neden yaptığımı anlayamadığım gibi geçmişi de geri getirmem imkânsızdı. Cehennem olan etrafın içinde ne bir bitki, ne bir hayvan vardı. Hiçbir canlının yaşamaya cesaret edemediği bu yerlerin büyük sırrı kendi içinde sunulan “cennet’’ yaşamdı. Çevrilen olaylar tüm çabalarıma rağmen boşa çıkıyordu. Kalbimdeki aşk acıları ile mücadele etmem zor, ithtimaller ise korkunçtu. Sevdiklerimi tekrar yok edecek anı kollayanlar vardı. O an geldiğinde, ölümün cehennem nefesinin kalbime üfleneceğini hissediyordum. Mükemmel bir yaşamda, acının bedelinin ödenemeyeceği masum olmayan ölümlere katlanma durumu bir zorunluluktu. Rahatsız eden bir kıymık parçası gibi yönetimin seçilmişliği, Ateş Çukuru’nun dibindeki gerçeklerle sabitti. Beyazın, siyah içerisinde nefes almaya programlanmış sırlarının kaybolması imkânsızdı. Ejder Kelebek’in kanatlarının içinde bilinmeyenlerle savaşmayı istesem de istemesem de zifiri karanlığın keskinliğinde kaybolup gidiyordum. Unutmak istediğim her şey, kızgın ateşin mavi derinlikleri, savaşın yansımasını hatırlatırcasına yeni yaşamlar sunuyordu. Büyük farklılıkların büyük sorumluluklar getirmesini, ruhumun ölümle dans ederken eğlenmesini kimse engelleyemezdi. Nasıl seçildiğimi ve neden savaştığımı hiç düşünmemiştim. İblis ateşinin küllerle olan oyun fırtınası içerisinde kayboluyordum. “Hiçbir şey cehennemin sunduğu cennete göre düzenlenmemişti.” Tülin BATURU OCAK’ın efsane fantastik serisinden beklenmedik dehşet serisi okurlarına 13 vakti serisine benzer hisleri yaşatacak, devamını bekler olacaksınız.
|