|
Güneş batıdan kaybolmuştu. Güneşin kaybolmasıyla gökyüzü kül rengine bürünmüş, cansızlaşmıştı. Sibel, loş odanın sedirinde oturmuş, pencereden grileşmiş görüntüye bakıyordu. Gözlerini hiç kırpmadan öylece duruyordu. Fakat kafasındaki fırtına onu içten içe yoruyor ve üzüyordu. Evin içi sessizdi. Babasının kokusu hâlen evin içinde canlılığını koruyordu. Fakat gerçek olan, babasının ona geri gelemeyeceğiydi. Hüzünlü bir ruh hâli içindeydi. Kendini olduğundan da yalnız hissediyordu. Bu yalnızlığı en çok da babasının gidişine bağlıyordu.
|