Komün hayata alışamayacak kadar çekingen ve bir o kadar tutsaktı… Büyük yalnızlıkları içinde bir siyah gül büyüttü… İnci renginde düşlerle bezedi toprağını, nemini… Çay tanelerine bulanmış azot kokusu ile filiz verdi bir Karagül… Çemberinde aşk yazılıydı… Renksizdi yaprakları… Bitmek üzere başlanmış her aşk bir tortu bırakır… Birikir siyahı kalpte… Sonra bir kara bulut olur… Kurşuni yağmurlar boşalır zamansızlar diyarına… Ben, sen ve o yok olur… Biz yokluğu tadar… Ve sonra sorar insan hiç olmuş muyduk? Hiç tatmış mıydık aşkı? Yoksa garip bir sancısı mıydı doğmamış sevgilerin? Ya da bir aşk sanrısı mıydı tüm bu kırıklıklar?