|
Muzdariplerin, muhterislerin, müptezellerin aynı kazanda günahla, hazla, acıyla, tutkuyla, sevgiyle fokur fokur kaynadığı bir şehrin ve bir çocuğun çiçek çiçek açan gülüşüyle serinleyen yüreklerin, yeşeren insanlıkların romanı. "Hicran hep vardı. Hep bu şehirde, şimdiye kadar unutulduğu o köşedeydi. Tıpkı diğer unutulanlar gibi. Hep yaralıydı. Yaraları dıştan kabuk bağlasa da içe doğru hep kanıyordu ama ekranlarda gözümüze gözümüze sokulmayan hayatlar yaşanmamış sayıldığından, Emine Hicran çok şey, belki de şu anda kendisini büyük bir iştahla izleyenlerin hepsinden daha çok şey yaşamış olduğu halde televizyona çıkana kadar hiçbiri onun yaşadığından da, neler yaşadığından da haberdar değildi." "Allah'ım Sen adam öldürenleri cehenneminde yakarmışsın. Babamı öldürdüğüm için beni de yakabilirsin. Babamı tanıyorsun. Onu sen yarattın. Nasıl biri olduğunu, neden yarattığını, niçin böyle yarattığını da yalnızca sen bilirsin. Şimdi burada olduğun gibi, babam ablamı öldürürken de oradaydın. Yaptıklarını gördün. Babamı öldürdüğüm için beni affedebilirsin de yakabilirsin de. Ama bak, Rahmetim sonsuzdur diye merhamete gelir de onu bağışlarsan, cehenneminde cayır cayır yakmazsan seninle çok fena bozuşuruz, iki elim yakanda olur."
|