|
Bu eser Rumeli’nde yaşamakta olan Türklerin Anadolu’da yaşamakta olan Rumlarla mübadelesini konu almaktadır. Biz burada yalnızca Rumeli’den göç ettirilen insanların hikayesini konu alacağız. Öyle zannediyoruz ki Türklerin hikayelerinin aynısı Rumlar için de geçerlidir. Bu insanlar bu muameleye maruz kalmadan evvel yaşadıkları ve köklerini toprağının derinliklerine geçirene kadar uzun bir süre kaldıkları bu topraklara nereden, nasıl, hangi sepelerle ve hangi yolları kullanarak geldiler? Daha doğrusu bu insanlar kimdir, kimlerin ahfadıdırlar, kimlerin soylarını temsil etmekteler? Bunları da bir parça aydınlatmak gerekmektedir. Eserde, yirmi kuşak önceki istilacıların günahlarının, bu işlerde hiç sorumluğu bulunmayan insanlara yüklenmesi ve bunun sonucunda çektirilen acılar, ıstıraplar ve imkânsızlıklar anlatılmak istenmiştir. Anadolu’dan Rumeli’ne göç ettirilen insanlar gibi, Rumeli’nden Anadolu’ya göç ettirilen insanlar da zorla vatan belledikleri topraklardan koparılmışlar, bütün maddi ve manevi değerlerinden yoksun bırakılmışlar, soyulmuşlar, aldatılmışlar, kötü muamelelere maruz bırakılmışlar. Çoluk çocuk, ihtiyar genç, hasta sağlam demeden, günlerce hiç alışık olmadıkları yolculuklara maruz tutulmuşlardır. Sonunda da hiçbir imkânları olmadığı halde geldikleri yeni vatanlarında hayata tutunmaya, yaşamlarını idame ettirmeye terk edilmişlerdir. Bütün burada yazılan gerçekler daha sonraki kuşaklara ibret ve ders olması için anlatılmıştır. Hatıraların tazelenmesi, silinmemesi, insancıl düşüncelerin yaygınlaşması düşüncesi ön plana alınarak belirli bir mesaj verilmek istenmiştir. Tamamen gerçek hikâyelerle işlenen ve insanı sıkmadan konuya adapte edecek bir üslupla kaleme alınmış olan eser, zevk ve merakla okunabilmekte ve istediği mesajı iletebilmektedir düşüncesindeyiz. Toprak kimsenin değildir. “Sahibül mülk Allah’tır.” “Omnis potestas a deo.”
|