|
"Yakıt zamlandı, evleri ısıtmakla kalmayacak, ceplerde de yangın çıkartacak, Allah halimize acıdı yaz gitmiyor" dedik ama bir yere kadar...
Kara kış Balkanlar üzerinden, beyaz örtüsünü sermek için hızla koşturuyor... Çilesini, keşmekeşini unutuyoruz da o günlerin, aklımıza ilk önce soba üzerinde çıtırdayan kestaneler, kısacık gecelerine sığdırılan kocaman masallar, sıcak aile sohbetleri, komşular, pazen pijamalar, bitmesine sabırsızlanılan kazaklar, kaşkollerin üretildiği şişlerin sesleri geliyor?.. Öylesine sinmis ki bu figürler belleğimize, erişkinliğimizi çiğneyip geçiyor her seferinde... Henüz evlerde radyonun beylik sürdüğü hatta bazen o küçük ahşap kutunun gazinoda fasıl ya da ağır bordo perdelerinin yavasça kalktığı tiyatroya donüştüğüne de tanıklık edenlerimiz çıkar illa ki...
Elektronikle henüz tanışmadığımız insana dayalı sistemi nasıl özlüyoruz aslında... Herkesin ruh sağlığı yerindeydi hatırlarsanız. Üstelik öyle şimdiki gibi ana, baba ile her şey konuşulmazdı. Çekinilirdi buyüklerden ama iletişimsizlik nedeniyle psikologlardan nasihat almazlardı..
Serkan Özkan ve Ayşe İhsan'ın "Oku" isimli kitap serisinde o yıllarda büyükler tarafından anlatılan masal ve öykülerin, günümüzdeki NLP ve Kişisel Gelişim Eğitiminin bir parçası olduğunu görünce, taşlar yerine oturuyor... Hani o dağları aşma, devleri, canavarları yenme faslı özgüven gelişimini sağlarken, dürüst ve iyi erdemlerin olanların her masal ve öyküde taçlandırılmasıyla hayata dair yol rehberi sunuluyormuş bizlere...
Hem de bizleri birbirimize bağlayan, kişisel değerlerimizi arttıran, gönül bağlarımızı kuvvetlendiren görünmez ipler olduğunu da işaretliyorlar "Oku" da.. 66 hikayeden oluşan 2 ayrı serinin, 33 öykülü ilk ayağı kitapçıların raflarına adımını attı... "Oku'duğunuzda, kendi hikayenizi göreceksiniz...
İdil Çelikel
Güneş Gazetesi
|