|
Modernizm; araçsal zaman, insan kullanımlarının kolaylaştığı, pratikleşen yaşam içinde tinin algıladığı dünya ne durumdadır? Tin, kendi bilincinden uzaklaşmış, belki de kendini unutarak, varlığını algısızlaştırarak determinist bir mantığa bürünmüştür. Kolaylaşmış gibi görünen yaşam, insana ilk başta çok cazip, çekici gelmiş ama bu hızlı değişim, dönüşüm, tüketimle birlikte kendi varoluşuna yönelmiştir. İşte tehlike de burada başlamaktadır. Toplum- birey çelişkileri, aralarındaki mesafe günbegün daha fazla artarak, bireyi yalnızlığa, yabancılığa ve tekliğe itmektedir. Birey, coşkularından, yaşamın çok yönlü arzulanır, hissedilebilirliğinden kopup, rastgele, sıradan bir hal alarak ‘şeyler’ birikimine dönüşmektedir. Ve aynı şekilde; us, araçsal mantığın baskın öğelerinde kendi varlığını, onun cambaz oyunlarına, çıkarcı, basit, günlük hesap entrikalarına bırakmıştır. Derin görüleri, derin duyuları yiten tin, algısızca her şeyi tüketmek ister bir haldedir. Düş ve inanç bağlılığı azalan bireyler topluluğu; asalak, hazırcı, kitle kümeleriyle, birbirlerine ya taraf ya da düşman olmakla övünür durumla karşı karşıyadır. Kolay, yormayan, düşündürmeyen, hafif, fantastik karşılaşmalar ve sunular ilgi çekicidir. Bunlara ulaşabilmek için de her yol, her değer kullanılabilirdir. Algı, basit bir farkındalık değildir. Çok boyutlu süreçlerin insanda oluşturduğu yansımalar toplamıdır. Modernizm, yabancılaşma, şeyleşme, ötekileştirme, v.s gibi kavram türleri insanın birlikte yaşama kültürüne ne katmış ne kaybettirmiş sorularının cevapsal göreceliğine; teknik dille bakmayıp, karşılarında lirik seslenişle durulmaktadır.
|