05.12.2024
Cinius Yayınları

Biz Kimiz? | SSS | Yazar Girişi | Cağaloğlu: (212) 528 3314 | Kadıköy: (216) 550 5078 | Ankara: (312) 439 7487 | İletişim | English ..

Cinius Yayınları > Katalog> Kitap Ayrıntı

Tüm Yayınlar
Çağdaş Türk Yazarları
Şiir Kitapları
Anı
Araştırma İnceleme
Tarih Bilim Felsefe
Ekonomi
Sağlık
Kişisel Gelişim
Sözlük
Yemek Kitapları
Deneme
Gezi Kitapları
Mizah ve Eğlence
Din ve Teoloji
Eğitim / Dil



N'olur Annemi Bulun
Zeynep Doğan
Cinius Yayınları / Roman Dizisi

Kışın o soğuk gecelerinde yağmurlar yağarken, şimşekler çakarken babaanneme korkudan sokulduğum anlarda sorardım hep:

Zeynep:

“Babaanne, annemi anlatsana?”

Babaannem:

“Annen İstanbullu idi ama bize çok çabuk alışmıştı. Allah onu bizden daha çok sevmiş.”

Zeynep:

“Babaanne, sen beni hiç bırakma, sen de ölme e mi Bak dedem ve annem beni bırakıp gittiler. Öldüler, şimdi onlar yok yanımda. Senden başka kimsem yok benim..”

Babaannem bana sarılır, teselli ederdi.

Babaannem:

“Kadersiz yavrum benim, sen de benimle birlikte çile doldurdun...”


Etiket 15,00 TL | %5 indirim 0,75 TL | Cinius Kitap'ta 14,25 TL



Sayfa: 159
Hamur: 2 . hamur
ISBN:
Boyut: 12x19,5cm
Baskı Tarihi: Aralık 2011
Özgün Dili: Türkçe


Kitabın İçinden
N’OLUR ANNEMİ BULUN

1962 yılında, Sivas şehrinin Yıldızeli nahiyesinin bir köyünde geçer bu hayat öyküsü. O köyün delikanlılarından olan Zafer Bey 20 yaşlarında, askerlik çağı gelmiş bir delikanlıydı. Bu yüzden askerlik şubesine yazılmış ve askere gideceği gün gelip çatmıştı. Baba tarafından yoksul ama anne tarafından zengin bir köylü çocuğuydu. Fakat babası gençliğinde biraz uçarı bir delikanlı olduğu için hanımı ile evlendikten sonra birçok tarlayı, toprağı elden çıkarmış, satıp savmıştı.
Sadece beş tarla ve bir de ahşap evleri haricinde ellerinde avuçlarında bir şey kalmamıştı. Düşünün dedemler evlendikten sonra on tane çocukları olmuş, beşi ölmüş beşi hayatta kalmıştı. Ata Bey ve Halime Hanım’ın büyük kızları Candan, sonra babam olan Zafer Bey, daha sonra büyük amcam Mete, küçük amcam Sabri ve en küçük halam Nergis. 20 yaşına gelmiş olan Zafer Bey askere gidecekti. Evde karar alındı ve tarlalardan uzakta olanı satıldı. Zafer Bey’e asker harçlığı, küçük amcama da manav dükkanı açıldı. Böylece tarla elden gitmişti ama hiç olmazsa üç beş kuruş getiri sağlayacak bir dükkan açılmıştı. Mete amcama gelince o da başkalarının tarlasında çalışmaya gidermiş (ırgatlık yapmaya). Büyük halam ev kızı imiş, küçük halam da okuyormuş.
Halime Hanım:
“Zafer, oğlum hadiii...”
Zafer Bey:
“Ne var anne, ne oldu?”
Halime Hanım:
“Oğlum hadi arkadaşların geldi, saat sekiz olmuş neden yatıp duruyorsun, seni askere uğurlayacaklar.”
Zafer Bey:
“Tamam ana kalkıyorum...”
Yataktan kalkan Zafer Bey elini yüzünü yıkamış ve üstünü giydikten sonra dışarı bahçeye çıkmıştı. Köyün delikanlıları gelmiş, onu askere uğurlamak için bekliyorlardı. Zaten askere gidecekler için köyde üç gün üç gecedir düğün vardı. Her zaman böyle olur, davullar, zurnalar çalardı. Yiğitlerin ellerine kına yakılırdı. Üç gün üç gecedir köyde eğlence yapıyorlardı. Öğlen saat 14.00 sularında minibüse binecek ve Sivas’a gideceklerdi. Akşam da Sivas’tan herkes gideceği yere, yani birliğine teslim olacaktı.
Ata Bey:
“Hadi oğlum çocuklar yarım saat oldu seni bekliyor, köyü gezecekmişsiniz. Büyüklerin elleri öpülecek, helallik isteyeceksiniz.”
Zafer Bey:
“Tamam ata geldim.”
Zafer Bey elini yüzünü yıkadıktan sonra salona gelmişti.
Zafer Bey:
“Selam çocuklar, hemen gidiyor muyuz? Ben daha kahvaltı yapmadım, anam şimdi sofrayı kuruyor, birer çorba içelim de öyle dolaşalım köyü.”
Arkadaşlardan biri:
“Tamam, biz de zaten ne uyuyabildik ne de yemek yiyebildik. Yiyelim de çıkalım bir an önce, uğrayacak yerimiz çok.”
Zafer Bey:
“Hadi gelin bir şeyler yiyip içelim.”
Herkes yer sofrasında oturmuş ve besmele çekerek yemeğine başlamıştı. Yemekte askerlikten konuşulmuş. Güle eğlene kahvaltıyı bitirmişlerdi..
Zafer Bey:
“Ana biz gidiyoruz, siz öğlenden sonra saat ikiye arka yola gelirsiniz, orada vedalaşırız.”
Halime Hanım:
“Tamam oğlum, hadi selametle gidin.”
Candan Hanım:
“Ana ben evi süpüreyim, Nergis’e de bir şey söyle de azıcık bir işin ucundan tutsun.”
Nergis:
“Ben daha çocuğum, sen ablamsın, sen yap”
Bunu söyledikten sonra dışarı çıkmış ve seksek oynamaya gitmişti. Candan ve Halime Hanımlar birbirlerine bakıp gülüşmüşlerdi.
Ata Bey evinin önündeki kocaman bahçede, elma ağaçlarının altını boylu boyunca kaplayan tahtadan elde yapılmış olan sedirin üstünde oturmuş tespih çekiyordu. Evleri eskiydi ama bahçesi büyüktü. Evin etrafı arka bahçeden taa ön bahçenin bitimine kadar kavak ağaçları ile kaplıydı. Ata Bey büyüyen kavak ağaçlarını götürür, kestirip satardı. Arka bahçede ise kiraz ve vişne ağaçları vardı. Bahçenin sol ve sağ tarafı da oldukça büyük boş arsa idi. Önünde de kocaman, yazın oturmak için yapılmış, tahtadan, büyükçe oturaklar vardı. Buğdayı, arpayı, bulguru yere serip kurutmak için boş bir alan bulunuyordu. Sonraki bölümse alabildiğine bahçe idi. Elma ağaçları, armut ağacı ve erik ağaçları vardı. Bir bölümü de güller ve çiçeklerle doluydu. Yaz olunca mis kokular yayılırdı ortalığa. Dedem çok severdi gülleri, “Sevgili Peygamberimizin kokusu,” derdi. Sabah eline bir gül alır, onu soluncaya kadar koklardı. Babaannemse onları toplar, yapraklarını kaynatır, ispirto şişelerine doldurur, hem yazın hem de kışın gül suyu, gül şerbeti içerdik veya gülden reçel yapardı.
Ev işlerini bitirmişler, namazlarını kılmışlardı. Sonra da yiğitleri askere uğurlamak için hazırlandılar.
Halime Hanım:
“Hadi kapıyı kilitleyin de gidelim.”
Kapıyı kilitleyin demek kapıyı örtün demekti. Çünkü köy yerinde kimse kapısına kilit vurmazdı. Herkesin kapısı örtülürdü ama kilitlenmezdi. (Hatırlıyorum da küçük bir sürgüsü vardı kapımızın, gece o sürgüyü sürerlerdi, bazen de sürmeden yatılırdı. Çünkü köyde birlik beraberlik vardı, kimse komşusunun kızına sevdalanmaz, kimse bir çekirdeğine elini sürmezdi. Komşu demek namus demekti. Herkesin birbiriyle kardeş olduğu ve kardeşçe geçindiği bir köydü.) Kapıyı çektiler ve yaya olarak yola koyuldular. Gidecekleri yer yaya olarak yarım saat falan çekerdi. Saat biri bir hayli geçtiğinden biraz da telaşlı olarak evden çıktılar. Varacakları yerin adına Şose diyorlardı. Köyün minibüsü gelecek, oraya toplanan delikanlıları alıp Sivas’a götürecekti. Sivas’ta da herkes birliğine teslim olacaktı.



Tel: (212) 528 3314 | (532) 741 4148 | (216) 550 5078


© 2006-2012

Facebook Sayfamıza Üye Olmak İçin Tıklayın