“Kurumsal eğitim dünyası için çok değerli bir çalışma. İş dünyası dinamikleri içindeki tecrübe ile harmanlanmış, hem pratik hem de eğitim gelişim metotlarını çok güzel toparlayan bir yaklaşımı içeriyor. Kurumsal gelişim dünyasında yer alan herkese tavsiye ederim”
Banu İşçi Sezen Turkcell Akademi Bölüm Başkanı
* * *
"Kurumsal Eğitmenin El Kitabı" biz eğitmenlerin gerçekten de önemli bir kaynak ihtiyacına yanıt verecek şekilde hazırlanmış. Daha önce gördüğümüz yayınlara göre çok daha pratik ve uygulamaya dönük. Tüm kurumsal eğitmenlere tavsiye ediyorum.
Ozan Kuşcu Danışman, Eğitmen
* * *
“Kurumsal Eğitmenin El Kitabı” biz eğitmenler için önemli bir açığı kapattı. Bir başucu kitabı. Sık sık dönüp bakmamız gerekecek.
Güray Sabit Danışman, Eğitmen
* * *
"Kurumsal Eğitmenin El Kitabı’nı Eğitim Gelişim alanında teknik bilgisini geliştirmek isteyen her IK Uzmanının gönül rahatlığıyla alıp fayda sağlayabileceği bir referans kitap olarak tavsiye ediyorum.”
Sayfa: 183 Hamur: 2. hamur ISBN: 978-605-127-362-4 Boyut: 14x21 cm Baskı Tarihi: Kasım 2011 Özgün Dili: Türkçe
Kitabın İçinden “Bu bir eğitim sorunu mudur?”
Eğitmenlik kariyerinize; iş akışları, süreçleri, yöntemleri veya kısaca söylemek gerekirse düzeni oturmuş ve işleyen bir firmada başlamış olabilirsiniz. Firmanızda çalışan her eğitmen ve yönetici, bir eğitim ihtiyacı veya talebi ile karşılaşıldığında aynı standartları takip ederek analiz sürecini işletiyor olabilir. Eğer bu bahsettiğimiz unsurların tamamı bir araya gelmiş ve firmanın iş odağına göre yapılan eğitimlerde iç ya da dış müşteride tatmin yaratılıyor ve iş sonuçlarında başarı yakalanabiliyorsa, bu bölümü okumanıza gerek bile olmayabilir. Ancak, çok küçük bir azınlığı hariç tutarak, ne yazık ki firmalarımızda bu tip şartların bir araya gelerek başarı yakalanması bir kenara, bir eğitim ihtiyacı veya talebi ile karşılaşıldığında herhangi bir ihtiyaç analizi yapılması bile akla gelmemektedir. Eğitim ihtiyaç analizi, tüm eğitim çalışmalarının ilk ve en önemli safhasıdır. Bu safha o kadar büyük bir öneme sahiptir ki, doğru bir şekilde tahlil edilmediği sürece bu kitap içerisinde anlatılanların tamamı eksik kalacak ya da istenilen iş sonuçlarını üretemeyecektir. Ancak kritik öneme sahip olan analiz safhasında harcanacak zaman ve çabanın gerekliliği konusunda bazı zorluklarla karşılaşmanız oldukça olağandır. Bu direncin sebeplerinden kısaca bahsetmeye çalışalım. Daha sürecin başında kabullenmemiz gereken ilk gerçek talep sahiplerimizin genellikle bizler gibi bir eğitim profesyoneli olmadıklarıdır. Bu kişilerin öncelikleri, kaynakları ve kısıtları bizlerden tümüyle farklı olabilir. Bu kapsamda müşterilerimizi kolay olan yöntemi seçmeleri yerine doğru olan yaklaşımı takip etmeleri konusunda ikna etmeye ihtiyaç duyabiliriz. Eğitim dışı çözümler daha fazla zaman ve çaba gerektirmektedir. Bir gelişim alanının ardında yatan etkenler doğru şekilde tespit edildiğinde asıl sorunun insan kaynağı, kullanılan alt yapı, sistemsel eksiklikler, süreçlerin yanlış yazılmış olması vb. gibi pek çok sebep ortaya çıkabilir. Tüm bu saydıklarımız ve benzerlerinin düzeltilmesi hem maliyet hem de adam / saat olarak büyük gayret ve yatırım talep etmektedir. Bu sebeple gerek müşterilerimiz (iç ya da dış) gerekse yöneticilerimiz herhangi bir performans eksikliği ile karşılaştıkları zaman ilk olarak bir eğitim çözümü ile sorunun çözülmesini isteme eğilimindedir. Eğitim uzmanları olarak salt müşteri memnuniyetini gözetmek adına eğitim ile çözülmesi, başarı yakalanması mümkün olmayan konularda taahhütlerde bulunmamız bizi hizmet sunduğumuz kişi ya da kurumların güvenini kaybetme ve hatta hem kişisel hem de bölüm / firma olarak itibarımızı kaybetme olasılığı ile karşı karşıya bırakabilir. Günümüz iş dünyasında iş yapıp hizmet sunduğumuz müşterilerimizi / yöneticilerimizi bazı sorunların sadece eğitim çözümleri ile aşılamayacağına ikna etmek için yalnızca eğitim gelişim konusunda çalışan meslektaşlarımızın değil, şirketimizin herhangi bir iş alanında çalışan kişilerin de hızla anlayıp kullanabilecekleri mantıklı bir yöntemimiz olması gerekir. İş sahiplerinin hem kısa hem de uzun vadede neden bizim önerdiğimiz yöntemin daha sağlıklı olduğunu açık bir şekilde görmelerini sağlayacak gerçekleri ortaya koyabilmenin yolu; sözel, yoruma açık ve sübjektif açıklamalardan mümkün olduğunca kaçınmaktan geçmektedir. Bir ihtiyacın gerçekte nasıl bir sebepten doğduğunu anlamak ve eğer bir eğitim çözümü önerilecekse bu çözümün hangi noktalara ve odaklara temas edeceğine karar vermek için en doğru tahlil, ihtiyaç sahibine soru sormayı hatırlamak ile mümkün olabilir. Bu noktada, ihtiyacı doğru anlayabilmek, eğer ihtiyacın bir eğitim gelişim çözümü ile karşılanabileceğine karar verirsek doğru eğitim gelişim metot ve yaklaşımına karar verebilmek, eğitim amaç, hedef ve içeriğimizi doğru kurgulayabilmek, yani özet olarak müşterimize doğru çözümü sunabilmek için soru sorarak bilgi toplamanın, müşterimizle ihtiyaç analizi aşamasında hemfikir kalarak el sıkışabilmek adına bir eğitim gelişim profesyonelinin elindeki en güçlü araç olduğunun altını çizmek isterim. Ancak sorularımızın hedefe yönelik olması açısından hem hangi soruları soracağımızın hem de bu soruları kimlere soracağımızın bir standardı olması gerekmektedir. Bir amacı olmayan ve analizimize girdi teşkil etmeyecek sistemsiz sorular hem zaman israfına hem de soruları yanıtlayan kişilerin bize ayıracakları çabanın değerini sorgulamasına sebep olabilir. Hedef kitlemiz ile ihtiyaç analizi aşamasında bir araya gelebileceğimiz toplantı sayılarının ve bu toplantılarda bize ayrılan sürenin oldukça kısıtlı olabileceğini her zaman aklınızda tutmanız gerekmektedir. Sadece bizim anlayıp yorumlayabileceğimiz bir analiz yöntemi iş sahiplerimizi ikna edebilmemiz için yeterli değildir. Aynı zamanda eğitim sektörü dışında başka uzmanlık alanlarından gelen talep sahiplerinin de mantığını kolaylıkla takip edebilecekleri yalın, pratik ancak etkili bir metot kullanmak hedef kitlemizin de çalışmayı sahiplenmesi için kritik önem taşımaktadır. Unutmayınız ki eğitim bölümleri şirketlere finansal açıdan doğrudan pozitif girdi sağlamazlar. Eğitim bölümleri (satış ve pazarlama bölümleri dışında kalan pek çok diğer bölüm gibi) şirketlerin finansallarına maliyet girdisi teşkil ettikleri için kurumsal jargonda “Cost Center” yani masraf merkezi olarak adlandırılırlar. Dolayısıyla eğitim çözümleri şirket bütçesine ancak iş sonuçlarına etki ederek katkıda bulunabilir.
Örnek: • Satış ekiplerine düzenlediğimiz bir satış eğitiminin şirketin yıl sonu satış hedeflerini tutturmasına katkıda bulunması.
• Çağrı merkezinde çalışan müşteri hizmet yetkililerine düzenlediğimiz bir iletişim eğitiminin şikayet karşılama sürelerini kısaltarak alınan çağrı sayısını pozitif olarak arttırması.
• Mavi yaka personel için hazırladığımız bir iş güvenliği eğitiminin iş başı kazalarını azaltması.
Çalışmalar bu pozitif katkının inandırıcı somutlukta ölçümlenebilmesinin ancak orta ve uzun vadede mümkün olabildiğini göstermektedir. Bu doğrultuda, yapılacak kısa vade çalışmaların tamamının iş sahiplerimizin içine sinmesi ve dolayısıyla projeye sahip çıkmaları adına ortak bir güven ortamında desteklerinin alınması büyük önem taşımaktadır. İş sahiplerinin çalışmaların her safhasında bilgilendirilmeleri, kritik aşamalarda onaylarının alınması ve eğitim çözümünüzün içine mümkün olduğunca dahil olmaları, sanıldığının aksine son derece olumlu ve fayda sağlayacak bir destek teşkil eder. Hatırlamanız gereken bir başka konu ise eğitim unsurunun büyük bir resmin sadece tek bir parçasını oluşturduğu ve etkileşimde bulunduğu diğer bölümlerle uyum içerisinde hareket etmediği sürece nihai hedef kitlesi ve ana odak noktası olan insan faktörüne fayda sağlayamadığıdır. Eğitim bölümleri, içerisinde bulundukları şirketin doğasına göre farklı bölümlerle temas ederler. Bu temas noktaları hizmet sektörü içerisinde, çağrı merkezi pazarında çalışan bir firmada farklı bölümler olabileceği gibi(insan kaynakları, planlama, bilgi yönetim sistemleri vb.) otomotiv sektöründe iş yapan bir firma için tamamen farklılaşabilir (üretim planlama, süreç kontrol, finans vb.). Dolayısıyla, bir eğitim çözümü sunarken hangi bölümlerle ortak çalışmanız gerektiği, eğitim hizmetini sunduğunuz şirketin kendi gerçekleri, iş dinamikleri ve şirket kültürü göz önüne alınarak belirlenmelidir. Tüm bu bahsettiklerimizin ışığında, bir eğitmen olarak kariyeriniz boyunca kendinize oldukça sık sormanız gereken ilk ve en kritik soru “Bu bir eğitim sorunu mudur?” olacaktır. Bu sorunuzun yanıtını ararken takip etmenizi önerdiğim metodu aşağıda beraberce inceleyelim.