|
Sis Dağı’ndan aşağı
İn dereye, dereye
Neyleyim İstanbul’u
Aşığım Görele’ye…
Ona âşık olmamak söz konusu olabilir mi bunca doğal güzelliği, onca çekiciliği karşısında? Havasını soluyan, suyunu içen; yağmurunun tıkırtısıyla uyuyan; denizinde, deresinde yüzen; dağlarında gezen; tarlasını belleyen; fındığını döşüren… Görele’yi unutabilir mi? Unutabilir mi çarşısında, pazarında dolaşan; pidesini yiyen; parkında çay içen?
Bir renk cümbüşüdür Görele, bir ışık şöleni… Açık, koyu, mat… yeşilin her tonu yansır; büklerde, bahçelerde, tepelerde… Işık nazla, cilveyle oynaşır; denizde, gökte, yerde… Bir mutluluk beldesidir Görele; huzurlu, sakin, duygulu. Karadeniz gibi engindir, her gönül burada; toprak gibi verimli, bereketli, zengin, her ev…
Mevsimler aylarla değil renklerle ifade edilir burada. Dört mevsimde üç renge bürünür Görele. İlkyaz gelince yeşerir toprak, tomurcuklanır dallar, ağaçlar; ta, yaz bitimine kadar her yer baştan aşağı yeşile bürünür. Yemyeşil dallar altındaki uçsuz bucaksız çimenlerin koynunda, sevimli mor menekşeler, renk renk çiçekler; çimdik çimdik beyaz çiçekli kirazlar, armutlar; coşkuyla akan dereler; cıvıldaşan kuşlar ve onlara can suyu veren yağmurlar; toprak kokan yollar… Bir başka güzellik, bir başka coşku, bir başka hayranlıktır Görele’de.
|