19.09.2024
Cinius Yayınları

Biz Kimiz? | SSS | Yazar Girişi | Cağaloğlu: (212) 528 3314 | Kadıköy: (216) 550 5078 | Ankara: (312) 439 7487 | İletişim | English ..

Cinius Yayınları > Katalog> Kitap Ayrıntı

Tüm Yayınlar
Çağdaş Türk Yazarları
Şiir Kitapları
Anı
Araştırma İnceleme
Tarih Bilim Felsefe
Ekonomi
Sağlık
Kişisel Gelişim
Sözlük
Yemek Kitapları
Deneme
Gezi Kitapları
Mizah ve Eğlence
Din ve Teoloji
Eğitim / Dil



Havva Oğlu Adem Kızı
Payan Çizioğlu
Cinius Yayınları / Çağdaş Türk Yazarları

— İnsanoğlu birçok alanda yenilgiye uğramışlığı kabul etmiyor aslında. Etmedikçe de ilerliyor bence. Kabullenmemek lazım. Kabullenmemek ve üzerine gitmek. İnadına yaşamak. İnadına çalışmak. İnadına mutlu olmak lazım esasında. Şu ana kadar direndiği için başarılı olmuştur Âdem oğlu bence.

— Bak doktorcum Âdem oğlu ya da insanoğlu dedikçe sinirlerim zıplıyor. Utanç ve üzüntü duyuyorum bu laflardan.

— Aa neden ki?
— İnsanlık anlamında mı kullanmak istiyorsun bu sözleri sen?

— Elbette, başka ne ifade edebilir ki bu kelimeler?

— O halde insanlık de, insanlar de, insan soyu de; Âdem kızı da diyebilirsin.

— Güldüğüm için bağışlayın lütfen, ilk kez duyuyorum bu sözü.

— İnsan kızı da olabilir ya da Havva oğlu.

— İlahi Şehnaz Hanım ne kadar üzmüş bu oğullafı sizi böyle.

— Üzer tabii ki evlatçık. Empati yap ve kendini biz bayanların yerine koy bakalım. Sen belki benim yüz bin katım daha fazla üzülürsün. Kadından doğduğu halde insanlar, neden kadın olarak anılmıyor da illaki Âdem oğlu deniliyor. Haksızlık yok mu burada sence? Hem Âdem erkek, hem de oğlu. Bari birinden biri bayan olsun. Hani şu olduğu var olduğu söylenen eşitlik adına… Havva oğlu veya Âdem kızı çok uygun bence.


Etiket 15,00 TL | %5 indirim 0,75 TL | Cinius Kitap'ta 14,25 TL



Sayfa: 232
Hamur: 2. hamur
ISBN: 978-605-127-256-6
Boyut: 12,5x19,5cm
Baskı Tarihi: Haziran 2011
Özgün Dili: Türkçe


Kitabın İçinden
İLK KARŞILAŞMA

- Kiiim oooo?
- Şeyyy, beenn kiracı adayınızım galiba.
- Bir dakika geliyorum.
- Bekliyorum efendim.
- Açtım açtım, gel genç adam, içeri buyur. Ne kadar yakışıklısın sen böyle. Dur önce sana bir bakayım baştan aşağıya. Rabbim nazarlardan korusun seni Mankenler gibisin ayol. Boy pos ayrı yerinde. Vallahi boynum kopacak yukarı bakayım derken.
- Sağ olun efendim.
- Ne o? Korktun mu yoksa içeri girmeye delikanlı? Gir içeri ayakta kalma.
- Yok, efendim şey.
- Şey ne demekmiş? Yoksa bu renk mi ürküttü seni?
- Nasıl anlamadım?
- Bak genç adam, saçlarımın yada duvarların rengine takılma sakın. Çok mu abuk buldun yoksa?
- Yok hanımefendi, estağfurullah.
- Neden tedirgin kaldın birden? Böyle yeşil bir saç ve bu kadar cart bir mor duvar görmedin mi hiç?
- Hayır, efendim olur mu hiç…
- Ne hayır efendimi? Gel, geç otur şöyle cam kenarına. Hem görmemek ayıp değil delikanlı, yeşil saç ya da böyle duvar rengi her yerde olmaz elbet.
- Şey, yani demek istemiştim ki renk gördüm de; sizin dediğiniz gibi saçta ya da duvarda görmemiştim bu kadar koyu renkleri…
- Hah şimdi oldu işte. Tuhaflık bende. Doğrusu bu.
- Yok, efendim öyle demek istemedim. İlginç buldum sadece.
- Adına ister ilginç de, ister tuhaf, ister abuk… Değişen ne ki?
- Doğru söylüyorsunuz.
- Sonuç değişmiyor. Ben saçta veya duvarda böyle alışılmamış sıra dışı renkleri seviyorum. Koyu renkler hoşuma gidiyor.
- Anladım efendim.
- Kaynanan sevecek seni delikanlı. Çay demlemiştim, içersin değil mi?
- Sağ olun efendim.
- Ya bana bak. Sen bana efendim dedikçe var olan yaşlılığıma daha bir yaş katıyorsun gibi algılıyorum kendimi.
- Estağfurullah hanımefendi.
- Estağfurullahı mestağfurullahı öyle işte. O algılama oluyor ister istemez insanda. Efendim aşağı efendim yukarı. Aşırı bir hürmet ve yaşa saygı var bu lafta. Şehnaz de bana. Sadece Şehnaz. Yalnızca Şehnaz. Öyle sonunda hanım veya hanımefendi gibi takılar olmaksızın Şehnaz. Yalın halde ve tek başına Şehnaz. Hem de bu yalnızlığa rağmen güçlü ve sağlam duruşta bir Şehnaz.
- Peki anladım. Benim için biraz zor olacak ama deneyeceğim.
- Zoru ne olacak? Benim yaşımda bir hanıma söylenmez mi sadece ismi? İllaki bir takı eklemek âdetten midir? Sana da mı böyle öğretildi?
- Saygı, hürmet ve kibarlık gereği olduğu için böyle öğretildi, evet.
- Peki, sen beni dışarıda görsen teyze, nine gibi laflarla çağırmaz mıydın?
- Doğru söylüyorsunuz bu sıfatları kullanır bizim toplumumuzda çok kişi, fakat ben kullanmam asla…
- Neden bu tepki peki hısımlık kurma isteğine?
- Yani ne bileyim hiç tanımadığım kişilerle sadece hanımlı beyli konuşurum. Öyle samimi sözleri kullanmak istemem. Kalitesiz bulurum. Pazar ağzı gibi gelir bana nedense. Hele size karşı hiç kullanılmaz zaten bu laflar.
- Güldürüyorsun beni genç adam, neden bana değil?
- Çünkü siz teyze ya da nine denilecek durumda değilsiniz Şehnaz Hanım.
- Yaş olarak çok uygunum aslında bu sıfatlara.
- Çok haklısınız fakat sadece yaş olmuyor insanlara bir takım sıfatlarla hitap etmemize sebep. Ne bileyim, öyle yardıma veya korunmaya ihtiyacınız var gibi görünmüyor. Siz bence bütün zamanların Şehnaz Hanım’ı olmalısınız, ihtişamınız ve güzelliğinizle…
- Teşekkürler genç adam. Duymak istediğim sözler olduğundan değil bu teşekkürüm. Doğruları çekinmeden söylediğin için. Zira bu söylediklerinin farkında olacak kadar bilirim kendimi. Ukalalık olarak görmezsen; tartımı ve kendimi bilirim demek bu. Çayına şeker alır mısın? Şekersiz mi içiyorsun yoksa?
- Sağ olun, evet şeker kullanmıyorum.
- Bizim milletten başka hiçbir millette görmedim ilk tanıştıkları kişilerle ısrarlı bir akrabalık bağı kurma isteğini.
- Nasıl yani, anlamadım?
- Ahmet amca, Ayşe teyze gibi illaki bir kan bağı samimiyetini demek istiyorum. Nedendir bu hısımlılık çabaları bilinmez. Köylümüzde de, en şehirlimizde de var bu saplantı.
- Doğru söylüyorsunuz.
- Sadece akrabaların adı değişiyor.
- Nasıl?
- Kırsal kesim insanımızla ya da delikanlı ruhundaki hısımlık dereceleri ile şehirli sosyete arasındaki tek fark bu bence.
- Bilmece gibi konuşuyorsunuz.
- Demem o ki delikanlı, Hasan emmi der kimi. Bak dayı diye konuşmaya başlar kimisi de. Bazısı da Mehmet amca demeyi tercih eder. Yurdum insanının bütün katmanlarında vardır akraba olma isteği ve hatta ısrarı. İster köylü olsun, isterse en şehirli hatta sosyeteden olsun, bu hısım olma isteği değişmiyor insanımızda.
- Hanım abla veya bey kardeşim demekle sizin dediğiniz gibi daha bir yakın hissediyor demek ki insan kendini.
- Sanırım evet. Yakın hissetmek ve hissettirmek sebep bu tavra. Kırsal kesim insanı dayı, emmi, nine, bacı gibi akrabaları daha yakın görüyorken kendisine; şehirli kısmı ise amca veya teyze demeyi yeğliyor.
- Bence de…
- Ayrıca da bizim insanımız ben gibi seksenli yaşlardaki bir hanıma da yakıştıramıyor değil mi bu dinçliği, bu süsü ve bakımı… Ayıp karşılıyor.
- Yok efendim, estağfurullah.
- Yine başlama hatalı ve kuraldışı kelimeleri kullanmaya.
- Affedersiniz, sadece isminizi söyleyecektim değil mi?
- Çok zorlanıyorsan yalın halden ikili hale geçebiliriz. Hanım lafından başka da bir eklenti istemem ama asla.
- Tamam Şehnaz Hanım, anladım.
- Sevindim genç adam.
- Civan benim adım da. Siz de bana adımı söylerseniz sevinirim.
- Kabul fakat genç adam lafı hoşa giden bir laf olur genellikle. Senin yaşıtların sevinir kendisine bu lafla hitap edildiğinde.
- Doğru söylüyorsunuz, memnun değilim anlamında almayın lütfen adımı söylememi. Benimki tamamen tanışma amaçlıydı. Yani adım Civan demek istedim sadece.
- Anladım. Memnun oldum böyle güzel isimli genç bir adamla tanışmaktan.
- Ben de memnun oldum inanın.
- Ellerinin bu kadar yumuşak ve bakımlı olduğuna bakılırsa hâlâ kalem tutuyor olmalı bu eller. Kurabiye alır mısın Civanım? Çayın yanında iyi gider.
- Teşekkürler.
- Teşekkürler evet mi, yoksa teşekkürler hayır mı?
- Teşekkürler bir tek.
- Buyur canımcım.
- …
- …
- Birinin kızı oldu denirmiş benim zamanımdan önceki insanların konuşmaları sırasında ani bir sessizlik olduğunda.
- Şey, ben sahibinden kiralık ev ilanınız üzerine gelmiştim.
- Ooo hatırladım. Kiracı adayı olduğunu söylemiştin, ben seni lafa tuttum. Söyle bakalım ne iş yaparsın? Kaç paralık ev arıyorsun? Ya da ne kadarlık bir bütçen var bu ev için?
- Şartlarınız kişiye göre değişiyor mu, yani sizin kendi belirlediğiniz bir fiyat yok mu bu ev için?
- Var elbet fakat sevdim seni. Boşuna yaşamadım bu kadar yılı genç adam. Saçlarımda beyaz görmesen de, değirmende ağarmadı bu saçlar.
- Anlamadım.
- Yani diyorum ki hani bir deyim vardır, senelerin insanlara tecrübe kazandırdığını anlatmak için söylemiş atalarımız. Saçtaki beyazlarla doğru orantılı olarak insanların hayat tecrübeleri de giderek artar ya. Sanırım bundan dolayı söylenmiş olmalı bu laf. “Biz bu saçları değirmende ağartmadık,” derler. Bazı olaylar karşısında insanların deneyimli olduklarını anlatır çünkü bu deyim.



Tel: (212) 528 3314 | (532) 741 4148 | (216) 550 5078


© 2006-2012

Facebook Sayfamıza Üye Olmak İçin Tıklayın