|
Bir varmış bir yokmuş. Eski bir zamanda, çok eskilerde, bir ülkede bir kral ve onun üç kızı yaşarmış. Bu kızların üçü de birbirinden güzelmiş; biri 19, biri 17, biri de 15 yaşındaymış. Bu kızların kendileri gibi isimleri de güzelmiş; büyük kızın ismi Gülseren, ortancanınki Gülveren, küçük kızın ismi ise Gülceren’miş. Ancak babası ona Ceren der, büyüklere oranla onu daha fazla severmiş. Belki de kıskandıkları için onlara böyle gelirmiş; çünkü iki büyük kardeş güzelse de, küçük kız ikisinden de daha güzelmiş. Üç kardeş gezintiye çıktıklarında kim görse küçük kızdan gözünü alamazmış, insanı etkileyen bir güzelliği varmış. Durum böyle olunca da ablaları onu kıskanmaktan kendilerini alamazlarmış. Günün birinde bunların yaşadığı saraya bir prens gelmiş. Çok yakışıklı bir prensmiş ve evlenmek için bir prenses arıyormuş. Bunu duyan kral çok sevinmiş, çünkü gelen prens onun en onun en yakın dostunun oğluymuş. Kral, “Hoş geldiniz Prensim, sizi ağırlamak bizim için şereftir,” demiş. Kralın bu sözlerine karşılık prens de, “Teşekkür ederim Ekselansları, buraya geliş sebebimi sanırım tahmin ediyorsunuzdur,” demiş. Sonra da, “Babam iki ülke arasındaki dostluğu pekiştirmek istiyor efendim,” diye eklemiş. Bu arada sarayın dadısı koşa koşa büyük kızların odasına gelmiş ve onlara, “Prenseslerim, Prenseslerim” soluk soluğa prensin geldiğini yetiştirmiş.
|