İlk konuşmamız başlamıştı. Tarif edilmez bir dinginlik ve mutluluk sarmıştı beni. Uzun uzadıya gece vakti konuşuyorduk onunla. Bütün konuşmalarımız sıradandı. Bu kadar derin şeyden sonra karşılıklı onunla normal şeyleri konuşmak öyle güzeldi ki. Yirmi iki yaşına gidiyordu. Duygularının tepe noktasında olan bir kadındı ve bütün kelimeleri net ve olgundu. Ondan beklemediğim kadar net bir bakış açısı vardı hayata karşı.
(...)
Alacakaranlığında yaşıyordum soğuk, ölümsüz bir vampirin ketumluğunda. Gündüzleri bedenim ışığın parlaklığında yapması gereken şeyleri yapıyordu insanlar gibi ruhsuz bir rutinin tekrarında. Ruhum ise ölümsüz bir sessizlikte gün geçtikçe vampirleşiyor ve kelimeler bana hayat veren kan gibi onu da ölümsüzleştirmek için karanlığında gözlerini açıyordu.
O da benim gibi gün geçtikçe vampirleşiyordu; geceleri uyumayan, dinleyen ve susayan. İstediğim tek şey onun kendini serbest bırakmasıydı.