|
Merhaba yol arkadaşım. Beni tanımasan da eline bu kitabı aldıysan, yollarımız kesişti demektir. Ben kim miyim? Sadece, neresinden tutsan bir yanlışın elinde kaldığı dünyada doğruyu arayan kişiyim. Herkesin içinden bir aşk geçmiştir. Belki hâlâ hatırlanan, belki de hatırlanmayacak kadar değersiz. Yani herkesin bir yarası vardır geçmişten. Belki de hiç geçmeyen. Hayatımdan bir aşk geçti, ben geride kaldım. Doğruyu ararken gördüm ki, aşk ne görmeye ne de dokunmaya benziyor. Temiz kalabilmekmiş aşk, onun için geride kalabilmekmiş. Dokunmaya uzandığında, dokunamadığın ama tutunabildiğin şeymiş. Acısına, hatırı uğruna katlanabilmekmiş. Küllenmiş kalplerin altında, sönmeye yüz tutmuş aşkları üfleyerek ayakta tutmaya çalışan insanın vefasıymış aşk. Kaybettiğini aramakmış, biçare. Her geleni uğurlarken hayatından, deniz feneri gibi dimdik durup kendinden ışık vermekmiş, karşılık beklemeden. Gururun aşkı ezdiği havanda, gurura direnerek yalnız başına kalmakmış aşk. İki kişi olmak asla değil, sadece senin kalbinle alakalıymış. Öyle bir yerdeymiş ki; mutluluğa en yakın, mutluluğa en uzak. Ve ayrılık, affetmen gerekenden af dilettiren o derin sancıymış. İnsan neden gelir, neden gider ve neden kalan olmayı seçer? Üç bilinmeyenli bir denklemi çözmeye çalışırken, hayatına bir güzel cümle katabilirsem ne mutlu bana. Bu yolculuğa çıkmadan evvel, bu kez kulaklığı, çalanları duymamak için tak. Hayat çalanları, hayal çalanları… Çünkü senin sevdiğin sana yeter. Son sayfada karşılaşmak dileğiyle...
|